Türkiye, müfredat ve evrim
Türkiye’de gerçekleşen müfredat değişikliği ve bu konuyla ilgili son zamanlarda özellikle Avrupa’nın evrimci basınında çıkan haberler gündeme çok hızlı bir şekilde oturdu. Buna göre Türkiye, genel dünya literatürünün aksine, bu yıl yenilediği müfredat programında artık evrime yer vermiyor. Uzun zamandır etkili bir lobi tarafından korunan evrim teorisinin, dünyanın tek demokratik İslam ülkesi olma vasfına sahip olan Türkiye’de kaldırılmış olması, elbette evrim çevrelerini çok yakından ilgilendirdi. Söz konusu çevrelerin önemle vurguladıkları nokta ise, söz konusu müfredat değişikliğinde en büyük etki sahibinin Harun Yahya ve çalışmaları olmasıydı.
Müfredat değişikliği konusunda uzun bir zamandır çalışmalarımızın sürdüğü tüm dünyanın bildiği bir gerçek. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi ise, bilim adına ortaya çıkmış olan evrim teorisinin, gerçekte bilimsel hiçbir delil ile desteklenmiyor olması. Şimdiye kadar özellikle biyoloji, genetik ve paleontoloji gibi bilim dallarında gerçekleşen çalışmalar, evrimin hiçbir şekilde gerçekleşmediğini ortaya koymuş durumda. Bir proteinin oluşması için 60 ayrı proteinin varlığının gerekmesi, kendi kendine oluşan hayali ilk hücre iddiasını tamamen ortadan kaldırdı. Bunun yanı sıra, bulunan 700 milyondan fazla fosil ise, canlıların milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişime uğramadıklarını ve tek bir ara fosil bulunmadığını ispat etti.
Uzun yıllar çalışmalarımız “müfredatta evrimin de kalması, fakat söz konusu bilimsel delillerin de ayrı bir ders kapsamında mutlaka öğrencilere anlatılması” üzerine odaklanmıştı. Bilimsel deliller öğrencilere doğru ve tarafsız olarak sunulduğu sürece, evrim teorisinin bir genel kültür olarak öğretilmesinde bir sakınca yoktu. Fakat bu eğitim sisteminde öğrenciler hiçbir konuda yönlendirilmeyecekler, gördükleri bilimsel deliller karşısında kararlarını kendileri vereceklerdi.
Bu yaklaşımımız yasaklama üzerine kurulu olmayan, son derece özgürlükçü ve demokratik bir yaklaşımdır. Her öğrenci, gördüğü bilimsel deliller karşısında doğrunun ne olduğunu anlayabilme becerisine sahiptir. Talebimiz, onlara bu bilimsel seçimi yapmak için imkan tanımaktır. Fakat yıllardır süregelen evrim eğitimi, bilimsel delilleri büyük ölçüde ortadan kaldırma üzerine kurulu olmuştur. 700 milyondan fazla fosilin var olduğu hemen hiçbir eğitim kurumunda dile getirilmemiş, proteinlerin kendi kendine oluşamayacağı anlatılmamıştır. Ön plana çıkarılan konular, genellikle Piltdown Adamı veya Haeckel’in çizimleri gibi daha sonradan sahtekarlık olduğu anlaşılan bir kısım ünlü evrim provokasyonları olmuştur. Kambriyen Patlamasını gösteren fosiller, yaşamın yeryüzünde aniden başladığını ispat ettiğinden, evrimciler tarafından tam 70 yıl saklanmıştır. Evrimciler, yıllar boyunca yaratılış savunucularını “bilim dışılık, gericilik veya bağnazlık” yakıştırmalarıyla yaklaşıp onları pasifize etmeye çalışmışlardır. Oysa bu açıklamalardan yola çıkarak, saklama, aldatma ve yasaklama üzerine kurulu olanın asıl olarak evrim teorisi olduğu ve evrimin başlı başına bilim ve çağ dışı olduğu görülebilmektedir. Bilim, evrimi reddetmektedir.
Kuşkusuz ki, Allah dilese evrimi vesile ederek de canlıları yaratabilirdi. Eğer böyle bir yaratılma olsaydı, bunun delillerini hem doğada hem bilimsel analizlerde hem de kutsal kitapların tümünde mutlaka görürdük. O zaman da bunun en ateşli savunucuları kuşkusuz bizler olurduk. Fakat ne kainatta ne de kutsal kitaplarda böyle bir yaratılış olmadığını görüyoruz. Görülebildiği gibi bakış açımız tümüyle bilimin verdiği delillere dayalıdır.
Evrim teorisi ile mücadele kararımızın en önemli çıkış noktalarından biri ise evrim ideolojisinin, dünya üzerindeki tüm vahşet akımlarının, komünizm ve faşizm gibi ürkütücü ideolojilerin, çatışma mantığının, diyalektik materyalizmin ve onun savunduğu savaş ve kavga kültürünün temelini oluşturmasıdır. Komünist, faşist, anarşist tüm ideologlar (Marks, Engels, Hitler, Lenin, Stalin, Pol Pot vs.) sözde bilimsel temellerini Darwinizm’den aldıklarını açıkça belirtmişlerdir. Tüm diktatörler Darwinist olduklarını ilan etmişlerdir. Kitle katliamlarını, okul cinayetlerini gerçekleştirenlerin büyük kısmı bunu doğal seleksiyona hizmet için yaptıklarını, insanın hayvandan gelen değersiz bir varlık olduğunu dolayısıyla zayıfların elenmesinde sorun olmadığını iddia etmişlerdir. Bugün neredeyse tüm sistematik katliamlar, hatta bir kısım ülkelerin diğer ülkelere yönelik şiddet politikaları bile bu zihniyet üzerine kuruludur. Sömürgecilik, kölelik, etnik çatışmalar, soykırımlar evrim ideolojisini temel almaktadır. Dolayısıyla sosyal Darwinizm’in dünyaya sunduğu zihniyet, korkunç katliamların ve savaşların temelini oluşturmaktadır. Bu gerçek dikkate alındığında, gerçekte hiçbir bilimsel temeli olmayan evrim teorisinin yanlışlığının anlaşılmasının neden bu kadar önemli olduğu açıktır.
İşte bu nedenle çıkarmış olduğum kitaplar, bu kitaplardan faydalanılarak çeşitli vakıflar tarafından verilen uluslararası konferanslar, belgeseller, yurtiçi ve yurt dışında gerçekleştirilen sayısız fosil sergisi ve elbette gerçek fosillerin sergilendiği 4 ciltlik muhteşem Yaratılış Atlası, bu yöndeki çabalarımızın temelini oluşturmuştur.
Türkiye’deki okul müfredatlarında, geçmiş yıllarda oldukça yaygın olarak yer alan evrim teorisinin artık yer almıyor olduğu doğrudur. Fakat yine de müfredata bakıldığında, eğitmenin yorumuna açık bırakılan yerlerin bulunduğu görülebilmektedir. Bu sakıncalıdır; keza eğitmenin kendi fikirleri veya ideolojisi doğrultusunda öğrencileri yönlendirmesi risklidir. Bu durumda öğrenci bilimsel gerçeklere göre kendi kararlarını veremeyecek, eğitmenin ideolojisinin doğruluğuna kodlanacaktır. İşte bu sebeple, müfredat içinde yeni değişikliklere de ihtiyaç olduğu açıktır. Tümüyle bilimsel delillere ve öğrencinin hür fikrine dayanan bir eğitim sistemi, gelecekteki günlerde Türkiye’ye daha akılcı ve zinde düşünen gençler hediye edecektir. Gençler, yönlendirilmeden, aldatılmadan, sadece bilimsel delillere dayanarak bir analiz yapabilecek ve daha sağlıklı ve bilimsel düşünen bir Türkiye ortaya çıkacaktır. Umudumuz, daha çok ülkede bu bilincin gelişmesi, evrimin bir genel kültür olarak okutulmaya devam edilmesi; fakat bunun yanında öğrencilere bilimsel delillerin de gösterildiği yeni derslerin ilave edilmesidir.
Adnan Oktar’ın New Straits Times’da yayınlanan makalesi:
https://www.nst.com.my/opinion/columnists/2017/07/256647/turkey-drops-darwins-theory