RAMAZAN 2006 – 4. Gün
Mübarek Ramazan’ın 4. günü… |
||||
|
||||
|
||||
İslam Ahlakı : | ||||
ALLAH’I ANMADA GEVŞEKLİK GÖSTERMEMEK İnsanlar Rabbimiz’in Kuran ayetlerinde bildirdiği tüm emirleri eksiksizce uygulamakla sorumludurlar. Bazı insanlar ise Kuran ayetlerinde yer alan bazı ayetleri gözardı edebilmektedirler. Kimileri bu hataya bilinçsizce düşerken, kimileri de bu hükümleri kendi ürettikleri Kuran dışı bir mantığın etkisiyle, bile bile önemsememektedirler. Tüm bunları yaparken Kuran hükümlerini bile bile gözardı etmenin Allah katında kendilerine nasıl bir sorumluluk yükleyeceğini ve kendilerini Allah’ın rızasından nasıl uzaklaştıracağını ise hiç düşünmemektedirler. Oysaki Kuran ayetlerinde Allah’ın hükümlerini dikkate almayan kimselerin ahirette azapla karşılaşabilecekleri önemle hatırlatılan bir konudur. Bu emirlerden biri de Allah’ı anmada gevşeklik göstermemektir: Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi, 19) İnsanın, Allah’ı anmada gösterdiği gevşeklik O’na olan yakınlığını azaltır. Din ahlakını yaşamayan insanlar Allah’ı hiç anmadıkları, günlerce akıllarına bile getirmedikleri için helal-haram demeden günahın her türlüsünü işlemeyi, Allah’ın emirlerine riayet etmemeyi bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir. Müminler ise gerek sözleriyle gerekse zihinlerinden geçirdikleri düşünceleriyle hayatlarının her anında Allah’ı anıp zikretmelidirler. İnsanın kimi zaman gafletle Allah’ı aklından çıkarması, imanlı bir kişinin dahi bilerek ya da bilmeyerek çeşitli hata ve günahları işlemesine sebep olabilir. Çünkü Allah’tan gafil olarak geçirilen bir süre içinde, insanın olayları doğru algılayıp değerlendirmesinde, iyiyi kötüden ayırt etmesinde, hareket, davranış ve konuşmalarında Kuran’ın sınırlarını gözetecek bir bilinci korumasında önemli aksaklıklar meydana gelir. Kuran dışı her türlü tavır bozukluğunun altında yatan neden Allah’ı anmada gösterilen gevşekliktir. Gafletin süresi ve derecesi arttıkça yapılan yanlışların sayısı ve büyüklüğü de artar. Allah’ı anma konusunda gösterilen gafletin sıklığı ve sürekliliği ise kişinin imanı için büyük bir tehdittir. Oysa, Allah’ı her an akılda tutmak, O’nun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklının ve şuurunun sürekli açık olmasını sağlar. Böyle olunca da, kişi Kuran’ın emirlerine ve yasaklarına uymada büyük titizlik gösterir. Allah’ı sürekli zikreden bir insan kendi aczini daha iyi idrak eder, hiçbir konuda kendine ait bir güce ve iradeye sahip olmadığını daha iyi fark eder. Bunun sonucu olarak, Allah’a sürekli dua eder ve talep içerisinde olur. Yalnızca Allah’tan ister, her konuda Allah’a başvurur, kendini tamamen Allah’a teslim eder. Hiçbir konuda kendine müstakil ve bağımsız bir kişilik verip, büyüklenmez. Hareketleri, davranışları, konuşmaları Allah’ın koruması altında olur. Böylece Allah ona her an nasıl, ne şekilde davranması gerektiğini, en doğru hareketi, en güzel sözü ilham eder. Ona, “insanlar arasında yürüyeceği bir nur verir.” (Hadid Suresi, 28) Güzel bir ahlaka kavuşmasını sağlar.
|
||||
Darwinizm’in Sahtekarlıkları: | ||||
“İNSAN EMBRİYOSUNDA SOLUNGAÇLAR VARDIR” YALANI Bu iddia, evrimci biyolog Ernst Haeckel tarafından 20. yüzyılın başında yapılan bir bilim sahtekarlığına dayanmaktadır. Haeckel, evrime delil oluşturmak için, insan, tavuk, balık gibi canlıların embriyolarını yanyana çizmiş, ancak bu çizimler üzerinde çarpıtmalar yapmıştır. Bugün tüm bilim dünyası bunun bir sahtekarlık olduğunu kabul etmektedir. Haeckel’in ‘solungaç’ diye gösterdiği yapı, gerçekte insanın orta kulak kanalının, paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcıdır.
Evrimciler, teorilerini destekleyecek bilimsel deliller bulma konusunda başarısız olsalar da, bir konuda oldukça başarılıdırlar: Propaganda. Bu propagandanın en önemli unsuru ise “rekonstrüksiyon” adı verilen sahte çizimlerdir. Rekonstrüksiyon “yeniden inşa” demektir ve sadece bir kemik parçası bulunmuş olan canlının resminin ya da maketinin yapılmasıdır. Gazetelerde, dergilerde, filmlerde gördüğünüz “maymun adam”ların her biri birer rekonstrüksiyondur. Ancak insanın kökeni ile ilgili fosil kayıtları çoğu zaman dağınık ve eksik oldukları için, bunlara dayanarak herhangi bir tahminde bulunmak, bütünüyle hayal gücüne dayalı bir iştir. Bu yüzden evrimciler tarafından fosil kalıntılarına dayanılarak yapılan rekonstrüksiyonlar, tamamen evrim ideolojisinin gereklerine uygun olarak tasarlanırlar. Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam, “benim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinilmiş izlenimlerden oluşmuş teori, daima gerçek verilere baskın çıkar” derken bu gerçeği vurgular. (David Pilbeam, “Rearranging Our Family Tree”, Nature, Haziran 1978, s. 40.) İnsanlar görsel yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları, hayal gücüyle rekonstrüksiyonu yapılmış yaratıkların geçmişte gerçekten yaşadığına inandırabilmektir. Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir: Kemik kalıntılarına dayanılarak yapılan çalışmalarda sadece eldeki objenin çok genel özellikleri ortaya çıkarılabilir. Oysa asıl belirleyici ayrıntılar, zaman içinde kolayca yok olan yumuşak dokulardır. Evrime inanmış bir kimsenin bu yumuşak dokuları istediği gibi şekillendirip ortaya hayali bir yaratık çıkarması çok kolaydır. Harvard Üniversitesi’nden Earnst A. Hooten bu durumu şöyle açıklar: Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir. Dudaklar, gözler, kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur. Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılır… Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir. (Earnest A. Hooton, Up From The Ape, New York: McMillan, 1931, s. 332.) Medyada ve akademik kaynaklarda sürekli olarak telkin edilen “maymun insan” imajını destekleyecek hiçbir somut fosil delili yoktur. Evrimciler, ellerine fırça alıp hayali yaratıklar çizerler, ama bu canlıların fosillerinin olmayışı, onlar için büyük bir sorundur. Bu sorunu “çözmek” için kullandıkları ilginç yöntemlerden biri ise, bulamadıkları fosilleri “üretmek” olmuştur.
|
||||
Ahir Zamandan İşaretler : | ||||
KURAKLIK Deccal’ın çıkmasından önce gökyüzü üç sene yağmurunu tutar. Birinci senede normal yağmurun üçte birini tutup üçte ikisini yağdırır. Yeryüzü bitkisinin üçte birini bitirmez. İkinci yılda gökyüzü normal yağmurunun üçte ikisini yağdırmaz. Yeryüzü de bitkisinin üçte ikisini bitirmez. Üçüncü yılda ise gökyüzü yağmurunun tamamını keser, yeryüzü de bitkisinden hiçbirini bitirmez. (Ebu Davud, İbni Mace, Taberani; Geleceğin Tarihi 3, s.241) Hadiste haber verildiği gibi yeryüzünde yaşanacak olan kuraklık Deccal’in çıkışından önce gerçekleşecek olaylardan biridir. Nitekim günümüzde küresel ısınma tehdidinin neden olduğu kuraklık dünyanın pek çok ülkesini etkilemektedir. Birleşmiş Milletler’in 2001 tarihinde yayınladığı bir raporla ilgili aşağıdaki haber, durumun ciddiyetini açıklamaktadır:
Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişiklikleri, 21. yüzyılı ‘açlık yüzyılı’ yapacak. İnsanoğlunu belki en çok tehdit eden ancak hala bu tehlikenin farkına yeteri kadar varılmayan küresel ısınmanın tehlikeli boyutları 21. yüzyılda tırmanacak. Birleşmiş Milletler’in (BM) yayımladığı son raporda bilim adamları, küresel ısınmanın 21. yüzyılı aynı zamanda ‘açlık yüzyılı’ da yapacağını gözler önüne serdi. Raporda yer alan bilgilere göre, küresel ısınma Asya’da tarım ürünlerinin üretiminde düşüşe neden olacak… Raporda, küresel ısınma sonucunda yağışların azaldığı, çöllerin genişlediği, bazı bölgelerde yağışların sellere yol açtığı ve tarım ürünlerinin azaldığı belirtilerek, küçük ada ve ülkelerin küresel ısınmadan ciddi anlamda payını alacağı konusunda uyarıda bulundu.”
|
||||
Yaratılış Delilleri: | ||||
“Kovanlardaki titreşimler, arılar tarafından oluşturulan minyatür depremler gibidir. Dolayısıyla yapının buna nasıl bir tepki verdiğini görmek oldukça ilginç. Titreşimlerin emilmesini anlamak, mimarlara, binaların depremlere karşı hangi taraflarının daha dayanıksız olacağını söylemede yardımcı olacak. Bundan sonra bu kısımları kuvvetlendirebilirler ya da binaların kritik olmayan kısımlarına zararlı titreşimleri emecek zayıf noktalar yerleştirebilirler.” (http://www.nature.com/nsu/011206/011206-4.htm Erica Klarreich, Good Vibrations, Nature Science Update, 3 Nisan 2001)
|
||||
Peygamberimiz(sav)’in Mucizeleri: | ||||
PEYGAMBERİMİZ SAHABELERİN ŞEHADETLERİNİ HABER VERMİŞTİR Peygamberimiz (sav) Hz. Ömer’in şehadetini haber vermiştir Taberani, İbn-i Ömer (ra)’dan naklederek şöyle demiştir: Allah Resulü (sav) bir bahçedeydi. Ebu Bekir girmek için izin isteyince şöyle buyurdu: “Ona izin verin, onu cennetle müjdeleyin!” Sonra Ömer izin istedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ona da izin verin, onu cennet ve şehitlikle müjdeleyin! Sonra Osman izin istedi. Şöyle buyurdu: “Ona izin verin ve hem cennet, hem de şehitlikle müjdeleyin” Peygamberimiz (sav) Hz. Osman’ın şehadetini haber vermiştir Ebu Ya’la, müminlerin annesi Hafsa’dan naklederek şöyle demiştir: “Allah Resulü (sav) Osman’a haber gönderip çağırttı ve şöyle buyurdu: “Öldürülüp şehit olacaksın! Sabret, Allah sana sabır versin. Peygamberimiz (sav) Hz. Ali’nin şehadetini haber vermiştir Hakim -sahihtir kaydıyla- Ali’den naklederek şöyle demiştir: Allah Resulü (sav), Ali’ye -yanaklarını göstererek- şöyle buyurdu: “Buradan buradan darbe yiyeceksin, kanın sakalını bulayıncaya dek akacak!” Peygamberimiz (sav) Hz. Hüseyin’in şehadetini haber vermiştir “Hüseyin’i kastederek bu oğlum Kerbela denilen yerde öldürülecek. Onu orada gören ona yardım etsin!” Bunun üzerine Enes b. el Haris Kerbela’ya gitti. Hüseyin ile beraber orada öldürüldü. Peygamberimiz (sav)’in Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin ile ilgili bildirdiği şehadet haberleri gerçekleşmiş ve Peygamberimiz (sav)’in ardından İslam dininin yayılmasında çok büyük bir sorumluluk üstlenen bu samimi Müslümanlar şehit edilmişlerdir. Bu mübarek Müslümanların şehadetleri ile Peygamberimiz (sav)’in verdiği gayb haberlerinin bir bölümü daha gerçekleşmiştir. Bunların her biri Allah’ın, mübarek elçisi Hz. Muhammed (sav)’e nasip ettiği birer mucizesidir.
|
||||
Yaşayan Fosiller Evrimi Yalanlıyor: | ||||
250 MİLYON YILLIK VATOZ EVRİMİ YALANLIYOR
Yeryüzü, içinde milyarlarca yıllık fosilleri barındıran mükemmel bir koruyucudur. Yeryüzünün her bir yanından toplanmış sayısız fosil, en önemli gerçeği gözler önüne sermiştir: Tüm varlıklar Yüce Allah’ın eseridir. Mezozoik döneme ait (245-65 milyon yıl arası) vatoz fosili, günümüz denizlerinde yaşayan vatozların sahip olduğu tüm özelliklere sahiptir. Yaklaşık 250 milyon yıllık bu canlı, evrimsel süreç iddiasının tamamen bir hayal ürünü olduğunu açıkça göstermektedir.
|
||||
Günün Internet Sitesi: | ||||
Karma inancı Hinduizm ve Budizm gibi batıl dinlerin önemli bir özelliğidir. Hiçbir delile dayanmayan, Allah’ın vahyettiği bir kutsal kitabı olmayan, yalnızca insanların uydurduğu fikirlerden oluşan bir felsefedir. Kuran ile mutabık, güzel ahlaka ait bazı özellikleri olan karma felsefesi, insanları bazı olumlu ahlaki özelliklere özendirmekte ancak bunun yanında birçok sapkın ve batıl inancı da içermektedir. Bu sitede karma felsefesi her yönüyle ele alınmaktadır. |