“Adalarda Evrim” Masalı
Birgün gazetesinin 20 Ekim 2006 tarihli sayısında “Adada evrim karayı solladı” başlıklı bir haber yayınlandı. Yazıda, Kanada”nın McGill Üniversitesi profesörü Virginie Millien tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, yeni bir evrimci senaryoyu gündeme getiriyordu. Millien söz konusu çalışmasında 88 memeli türünün ada ve anakarada yaşamış bireylerine ait fosilleri ebatça incelemişti. Bir evrimci olan Millien, karşılaştırmasında elde ettiği sonuçları Darwinist bakış açısından yorumlayarak, ada canlılarının kara canlılarından daha hızlı evrimleştiği şeklinde bir senaryo ortaya atıyordu. Birgün gazetesi ise, Millien”in adalarda evrim senaryosuyla ilgili olarak şu ifadelere yer veriyordu:
Araştırmacılar, adalarda yaşayan canlıların karadaki türdeşlerine göre yaklaşık 3 kat daha hızlı evrim geçirdiğini ortaya çıkardı… Millien, adaların sınırlı doğasının, karadaki evrim sürecinde gizli kalan bir yaratıcılığın ortaya çıkmasına vesile olduğunu ve gelişimi hızlandırdığını vurguluyor.
Ancak “Adalarda evrim” kavramı, evrimcilerin çarpıtma ve gözboyamaya dayalı klasik bir hikayesinden ibarettir. Bu Darwinist çarpıtma, “ada kuralı” adı verilen bir olguyla ilgilidir.
Türlerin, adalardaki ve anakaradaki fosil örneklerinin ebatça kıyaslanmasından çıkarsanan ada kuralı, adalarda izole olan ve küçük ebatlı olan canlıların karada yaşayan türdeşlerine göre irileşme eğiliminde; iri ebatlı olan canlıların ise türlerinin karada yaşayan bireylerine göre küçülme eğiliminde olduğunu ifade etmektedir.
Sözgelimi, bir adada izole olarak anakaradaki türdeşlerinden ayrılan bir canlı popülasyonu, adadaki yiyecek kaynaklarının az oluşuna bağlı olarak birkaç nesil sonra ebat olarak küçülmektedir. Fil ve geyik gibi iri memeli türlerinin adalarda elde edilmiş fosilleri, buna örnek oluşturmaktadır. Diğer yandan ebatça iri olmayan canlılar, adalarda izole oldukları zaman tersi yönde bir değişim göstermekte ve iri yırtıcıların az oluşu gibi sebeplerden ötürü daha iri bir görünüm kazanabilmektedirler.
Ancak dikkat edilirse adalarda izole olan canlılarda gözlemlenen değişim sadece “ebat”la sınırlıdır. Bir canlı türünün ebatlarındaki değişimin ise Darwinizm”in gerektirdiği türden bir biyolojik değişim kanıtı oluşturmadığı son derece açık bir gerçektir.
Karşılaştıracak olursak, Darwinizm türlerin başka türlere dönüşecek şekilde değiştiğini iddia etmektedir. Oysa adalarda ebatça değişim geçiren canlılar asla başka canlı türlerine dönüşmemekte, örneğin geyikler zamanla fil özellikleri geliştirmemekte, geyikler geyik, filler fil olarak kalmaktadırlar. Nitekim Millien”in incelediği 88 tür memeliden tek bir tanesi dahi, başka bir türden gelişimin izlerini taşımamaktadır. 88 türün herbirine ait küçük ve büyük bireyler, türün tanımlayıcı özelliklerini aynen taşımaktadırlar ve küçük örneklerin büyük örneklere, ya da büyük örneklerin küçük örneklere göre fazladan barındırdığı hiçbir biyolojik özellik bulunmamaktadır.
Konuya daha fazla açıklık getirmesi açısından bir örnek de verebiliriz. Örneğin radyoların küçük ve taşınır olması tüketicilerce tercih edilen bir özelliktir. Elektronik ve tasarım mühendisleri bu doğrultuda giderek daha minyatür ebatlı radyolar üretmişler, radyolar zaman içinde defalarca daha küçük bir görünüm kazanmış, “cep radyosu” haline dönmüşlerdir.
Ancak radyo bu süreçte ebatça değişime uğrasa da herhangi yeni bir özellik kazanmış, bir başka teknolojik cihaza, örneğin televizyona dönüşmüş değildir.
Aynı şekilde ada canlıları da ebatça değişmiş olmalarına karşın herhangi yeni bir biyolojik özellik veya genetik bilgi kazanmış değillerdir. Sahip oldukları genlerdeki bilgiye göre değişim gösterirler ve bu onları hiçbir zaman bir başka canlı haline getirmez.
Bu sebepten ötürü, Millien”in Birgün gazetesince de desteklenen adalarda evrim senaryosu içi boş bir masaldan ibarettir.
Birgün gazetesine Darwinizm”in modern bilim karşısındaki yenilgisini kabullenmeye, teoriyi içi boş masallarla ayakta tutma çabasına son vermeye davet ediyoruz.
Eser Dosyaları
http://harunyahya.org/tr/NetCevap/146768/#8220;Adalarda-evrim#8221;-masali