Analog organ
Yüzeysel benzerlikleri olan ve hemen hemen aynı görevi yapan organlardır. Örneğin bir kelebeğin kanadı ile kuşun kanadı uçmayı, bir sineğin bacağı ile kedinin bacağı yürümeyi sağlar. Fakat bunların genetik yapıları incelendiğinde birbirlerinden tamamen farklı oldukları gözlenir. Çünkü bu tür benzerlikler yüzeyseldir.16
Darwin, benzer (yani “homolog”) organlara sahip canlıların birbirleriyle evrimsel bir bağlantısı olduğunu ve bu organların ortak bir ataya sahip olmaları gerektiğini öne sürmüştür. Oysa hiçbir delile dayanmayan, yalnızca dış görünüşlerden yola çıkılarak ortaya atılmış bu yüzeysel varsayım, Darwin’den günümüze kadar hiçbir somut bulgu tarafından da doğrulanmamıştır. Bu durum karşısında, evrimciler bu organların “homolog” (yani ortak bir atadan gelen) organlar değil, “analog” (aralarında evrimsel ilişki olmadığı halde birbirine çok benzeyen) organlar olduğunu söylerler. (bkz. Morfolojik homoloji)
Bir uçan sürüngenin, bir kuşun ve bir yarasanın kanatları. Aralarında hiçbir evrimsel ilişki kurulamayan bu kanatlar, benzer yapılara sahiptir. |
Evrimcilerin, aralarında hiçbir evrimsel bağlantı kuramadıkları türlerin de, birbirlerine çok benzeyen (homolog) organları vardır. Kanat, bunun en bilinen örneğidir. Bir memeli olan yarasada kanat vardır, kuşlarda kanat vardır, sineklerde ve diğer çeşitli böcek türlerinde de kanat vardır. Fakat evrimciler, birbirinden farklı bu sınıflar arasında hiçbir evrimsel bağ ve akrabalık kuramamaktadırlar.
Evrim teorisine göre, kanatlar birbirinden bağımsız olarak dört kez “tesadüfen” ortaya çıkmıştır: Böceklerde, uçan sürüngenlerde, kuşlarda ve uçan memelilerde (yarasada). Doğal seleksiyon-mutasyon mekanizmalarıyla açıklanamayan kanatların dört kez ayrı ayrı oluşmaları, hem de oluşan bu kanatların birbirine benzer yapılar sergilemeleri, evrimci biyologlar için ciddi bir açmaz oluşturur.
Bu konuda evrimci tezi çıkmaza sürükleyen en somut örneklerden biri de, memeli canlılarda ortaya çıkar. Çağdaş biyolojinin ortak kabulüne göre, tüm memeliler iki temel kategoriye ayrılır; plasentalılar ve keseliler (marsupials). Evrimciler, bu ayrımın memelilerin henüz ilk başlangıcında doğduğunu ve her iki kategorinin birbirlerinden tamamen bağımsız olarak ayrı birer evrim tarihi yaşadığını varsayarlar. Ancak ne ilginçtir ki, bu iki kategoride birbirlerinin neredeyse aynı olan “çiftler” vardır. Kurtlar, kediler, sincaplar, karınca yiyenler, köstebekler ve fareler, hem plasentalılar kategorisine, hem de keseliler kategorisine birbirlerine çok benzer yapılarıyla girmektedirler.17 Yani evrim teorisine göre, birbirlerinden tamamen bağımsız mutasyonların, bu canlıları ikişer kez “tesadüfen” üretmiş olmaları gerekmektedir! Elbette böyle bir olayın gerçekleşmesi mümkün değildir.
Plasentalı ve keseli memeliler arasındaki ilginç benzerliklerden biri de, Kuzey Amerika kurdu ile Tazmanya kurdu arasındadır. Bu canlılardan ilki plasentalılar, ikincisi ise keseliler sınıflamasına dahildir. (Avustralya kıtasının ve çevresindeki adaların Antartika’dan ayrılmasından itibaren, keseli ve plasentalı memelilerin ilişkilerinin kesildiği varsayılır ve bu dönemde hiçbir kurt türü yoktur.) Ancak ilginç olan, Tazmanya kurdu ile Kuzey Amerika kurdunun iskelet yapılarının neredeyse tamamen aynı olmasıdır. Özellikle kafatasları yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi, birbirlerine olağanüstü derecede benzerdir.
TAZMANYA KURDU VE GÜNEY AMERİKALI BENZERİ |
Evrimci biyologların “homoloji” örneği olarak kabul edemedikleri bu gibi olağanüstü benzerlikler, benzer organların, ortak atadan evrimleşme tezine delil oluşturmadığını göstermektedir.
16 Musa Özet, Osman Arpacı, Ali Uslu, Biyoloji 1, Sürat Yayınları, İstanbul, 1998, s.129
17 Dean Kenyon, Davis Percical, Of Pandas and People: The Central Question of Biological Origins, Dallas: Haughton Publishing, 1993, s.33