Bilim ve Gelecek Dergisinin Özgürlük Korkusu “I. Giriş-Dogmatizmin Tarihteki Örneği”
Bilim ve Gelecek yazarları, 2004 Temmuz ayında yaşanan olayı, 1925 yılında ABD’nin Tennesse eyaletinde görüen “Scopes Maymun Davası” ile bağdaştırmaktadırlar.
Tennesse eyaletinde o dönemde yürürlükte olan bir kanuna göre insanın evrimi konusunu derslerde anlatmak yasaktı. Bir lise öğretmeni olan John Scopes bu yasağı deldiği için mahkemede yargılanmış ve sonuçta 100 USD para cezası ödemeye mahkum olmuştu. Söz konusu dava, gazetelerde haftalar boyunca konu edildi ve Amerika’da modernistlerle muhafazakarlar arasındaki kültür çatışmasında sembolik bir statüye yükseldi. 1950’li yıllarda beyaz perdeye ve tiyatroya da taşındı. Söz konusu film ve oyun, Amerika’nın sosyal ve entelektüel değerleri üzerindeki çatışmada evrimcilerin yoğun olarak başvurduğu bir propaganda malzemesi görevi gördü.
Evrimcilerin olayla ilgili yaptıkları çarpıtmaların net bir şekilde ortaya çıkması ise, Edward J. Larson’un The Scopes Trial and America”s Continuing Debate over Science and Religion başlıklı kitabıyla mümkün oldu. Larson kendisine 1998 Pulitzer ödülünü kazandıran kitabında, Scopes olayının film ve oyundaki sunuluş şekliyle, tarihsel gerçekler arasındaki derin farklılıkları belgelendirdi.
Kasıtlı olarak çarpıtıldığı apaçık ortaya çıkmış olmasına rağmen, söz konusu olaya göndermeler yapan Bilim ve Gelecek yazarları, ‘bilimsel düşünceye özgürlük’ten yana tavır koydukları iddiasıyla ortaya çıkmaktadırlar. Ancak bu iddiaları gerçekleri yansıtmaktan uzaktır.
Elbette bilimsel düşüncenin özgürce ifade edilmesine hiç kimsenin bir itirazı olamaz. Bilimin ilerlemesi için sağlıklı bir şüphecilik ve dolayısıyla bunun özgürce ifade edilebileceği bir ortamın bulunması şarttır. Ancak evrimciler, yaratılış gerçeğinin “bilim dışı” olduğunu iddia ederek, teorilerine getirilen bilimsel eleştirilerin yolunu kesmeye çalışmaktadırlar. Yani Bilim ve Gelecek yazarlarının gerçekte istedikleri şey; bilimsel düşüncenin özgürce ifade edilmesi değil, “evrim teorisine dokunulmazlık”tır.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda bilimsel düşünce özgürlüğünü sadece kendi görüşleri için benimsemiş oldukları açıkça görülen Bilim ve Gelecek yazarları, muhaliflerinin eleştiri hakkını savunmadıkları sürece “bilimsel düşünce özgürlüğünün” değil, ancak DOGMATİZM”in savunucuları olarak anılacaklardır.
“SADECE” EVRİM PROPAGANDASININ ARDINDAKİ KAYGI
Evrimciler okullarda bilim olarak sadece evrim teorisinin okutulması gerektiğini savunmaktadırlar. Çünkü evrim teorisinin yaratılışı kanıtlayan bilimsel bulgular karşısında hiçbir tutunma gücü kalmamıştır. Bir diğer deyişle, evrim teorisi ancak bu gibi propagandalarla “hayatta kalabileceği” için evrimci çevreler, yaratılış gerçeğini bilimin alanı dışında tutmaya çalışmaktadırlar. ABD’li profesör Phillip Johnson, bu durumu şu sözlerle açıklar:
“Eğer yaratılış ciddi bir ihtimal olarak kabul edilecek olursa, Darwinizm galip gelemez; ve eğer yaratılış en baştan a priori olarak dışlanırsa (bir Yaratıcı’nın varlığı bir ön kabul olarak en baştan reddedilirse) o zaman Darwinizm kaybedemez.” 1
Bu kaygıyı hisseden evrimciler, yaratılışı bilimin dışında gösterme taktiğine başvurmaktadırlar. Bu taktik, evrimcilerin kendi teorilerine duydukları güvensizliğin açık bir dışa vurumudur. Johnson, evrimcilerin bu kaygı ile başvurdukları yanıltma yöntemini şöyle açıklamaktadır:
“Dogmatizm güvensizlikten kaynaklanan bir insan karakteristiğidir. Özellikle, önemli mevkileri tutan ve eleştirilerden dolayı tehdit altında hisseden kişi veya gruplarla ilgili durumlarda gündeme gelir. Dini rahipler bazen İncil’in diğer dillere tercüme edilmesini yasaklayarak veya dünyayı algılayış şekilleriyle ilgili geleneksel yolları tehdit altına alan bilimsel gözlemlere karşı hiçbirşey-bilinmesin üslubu takınarak, kendi iktidarlarını korumaya çalışmışlardır. Günümüzde yönetici konumdaki rahipler sınıfı; Ulusal Bilimler Akademisi, akademik ve hukuksal seçkinler ve ulusal medyanın yöneticileri gibi otorite sahibi kişi ve kurumlardır.
Yeni rahiplik, eskilerinde olduğu gibi, eleştirilerin duyulmasını mümkün olduğunca zor kılarak kültürel otoritesini korumada önemli menfaate sahiptir. İletişimi dışlamanın modern karşılığı marjinalizasyondur. Marjinalizasyon, fiziksel cezalandırmadan çok daha insancıldır ancak hakim felsefeyi korumada aynı derecede etkilidir. Naturalizme karşı durmaya çalışanlar hapishane hücrelerine değil ama bir basma kalıba hapsedilirler. Ve medya ile ders kitaplarının bir tartışmayı aktarma şekilleri, tehlikeli fikirlerin ciddi bir biçimde ele alınmasını engellemek için tasarlanmış bir yolla tanımlanır. Naturalizmin eleştirmenleri her ne söylerse [sözde] “bilimsel gerçeklere” karşı söylenmiş “dinsel inanç”tır ve dolayısıyla daha bir tanım olarak, somut gerçekler karşısında bir fantezidir”. 2
Bilim ve Gelecek yazarları tam olarak bu taktiği uygulamaktadırlar. Örneğin yazılara özellikle, “İnançla Bilimi Bir Tutma Cesareti” gibi yaratılışı hedef alan başlıkların seçilmesi veya Kence’nin “bir dogma olan dinsel görüşler ile sorgulanabilen, yanlışlanabilen bilimsel kuramlar bir arada öğretilemez” diye yazması bundan ötürüdür.
Aynı taktik, yazılardaki yaratılışçılığın siyahla, evrimin ise beyazla boyandığı söylemlerde de görülebilmektedir.
III.BİLİMİN DOĞASI, EVRİM VE YARATILIŞ HAKKINDAKİ İDDİALARA CEVAPLAR
IV. YENİ BİR DİNİN VAROLUŞ HİKAYESİ: EVRİM TEORİSİ
V. BİLİM VE GELECEK DERGİSİNİN ÖZGÜRLÜK KORKUSU VE SONUÇ
1. Phillip E. Johnson, “Evolution as Dogma: The Establishment of Naturalism”, http://www.arn.org/docs/johnson/pjdogma1.htm
2. Phillip E. Johnson, “Reason in the Balance”, InterVarsity Press, Downers Grove, Illinois, 1995, ss. 198-199