Bilinç, Hiçbir Darwinist İddia ile Açıklanamamaktadır

Fiziksel anlamda, insanın evrimi hakkındaki herhangi bir teorinin, güçlü çeneleri ve iri kesici dişleri olan ve bizden dört kat hızlı koşan maymun benzeri bir atanın nasıl yavaş yavaş, iki ayaklı bir hayvana dönüştüğünü açıklaması gerekir. Bu güçlere aklı, konuşmayı ve ahlakı ekleyin, bunların hepsi evrim teorisine baş kaldırmaktadır.123 (Evrimci bilim yazarı Roger Lewin)

bilinc-hicbir-darwinist-iddia-ile-aciklanamamaktadir
Evrim taraftarları, Darwin zamanında açıklamasız olan bilinç konusuna Darwin'den sonra çeşitli şekillerde açıklama getirmeye çalıştılar. Hayali ilkel insanların birbirleri ile iletişim kurmaya, avlanmaya ve alet yapmaya başlayarak beynin evrimini sağladıklarını iddia ettiler. Beynin hayali gelişimi ile birlikte dilin evrimleştiğini, konuşma becerisinin beraberinde bilincin meydana geldiğini ve bu şekilde insanı diğer hayvanlardan ayıran en önemli farkın ortaya çıktığını savundular. Bu iddiaların hiçbiri bilimsel bir dayanak bulamadı. Fosil kayıtları bunların herhangi birine delil oluşturabilecek tek bir bulgu bile vermedi. Dil ve bilinç üzerine yapılan bilimsel çalışmalar ve deneyler, böylesine bir gelişimin gerçekleşmesine dair tüm olasılıkları ortadan kaldırdı. Darwinistlerin ellerinde sadece iddiaları vardı. Bu iddialar, tüm evrimci kitaplarda az-çok benzer şekilde, müthiş bir senaryo dahilinde anlatılıyor ama hiçbir evrimci kaynak buna bilimsel bir delil sunamıyordu. Çünkü böyle bir evrim yaşanmamıştı.

Ünlü Nature dergisinin editörü Henry Gee, bir evrimci olmasına karşın söz konusu evrimci iddianın mantıksızlığıyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır:

Mesela insanın evriminin, vücudun duruşu, beyin hacmi ile ateş, alet kullanımı gibi teknolojik başarılar ve lisanın ortaya çıkmasını sağlayan el-göz koordinasyonundaki gelişmelere bağlı olarak geliştiği söylenir. Ancak bu gibi senaryolar subjektiftir. Deneylerle asla test edilemezler, öyleyse bilimsel değildirler. Genelde kullanımda olmaları bilimsel testlere değil, sahiplerinin iddia ve otoritesine dayanır.124

Bu iddia, bilim dışı olmasının yanı sıra, mantıksal açıdan da tutarsızdır. Evrimciler sözde evrimle ortaya çıkan akıl sayesinde alet kullanımının geliştiğini; alet kullanımı sayesinde de aklın geliştiğini savunmaktadırlar. Yumurta-tavuk hikayesinde 1,5 asırdır yaşadıkları açıklamasızlığı ve çelişkiyi, burada da yaşamaktadırlar. Evrimcilerin buradaki tutarsızlığı açıklamaları gerekmektedir. Bu durum, evrim teorisini ortaya atarken Wallace'ın içine düştüğü ikilemin, evrim teorisi açısından hala devam etmekte olduğunu göstermektedir.

Darwinizm'in en etkili eleştirmenlerinden Phillip Johnson, bu konuda şunları yazar:

Aklın ürünü olan bir teori, teoriyi üreten aklı uygun bir şekilde asla açıklayamaz. Mutlak doğruyu keşfeden üstün bilimsel aklın hikayesi ancak ve ancak aklı verilmiş bir yetenek olarak kabul ederseniz tatmin edicidir. Aklı kendi icatlarının bir ürünü olarak açıklamaya çalıştığımız anda, çıkışı olmayan aynalı bir koridora girmişizdir.125

George Marshall Enstitüsü başkanı Robert Jastrow'un yorumları ise şöyledir:

İnsan gözünün rastlantı ürünü olduğunu kabul etmek zordur. Ancak insan zekasının, atalarımızın beyin hücrelerinde meydana gelen rastlantısal tahribatların ürünü olduğunu kabul etmek daha da zordur.126

Darwinistler, insan bilincinin evrimine ilişkin yalnızca yoruma dayalı iddiaların yetersiz kaldığını düşünmüş olacaklardır ki, konuyu "bilimsel cümlelerle" süsleme ihtiyacı duydular. Bunun için "ortaya çıkma olgusu" adında bir faktörün etkili olduğunu savundular. Darwinistlere göre, bir rastlantı, hiç beklenmeyen bir başka şeyin ortaya çıkışına yol açabilirdi. Bunun klasik bilimsel örneğinin ise "su" olduğunu iddia ettiler. Buna göre, oksijen ve hidrojen kendi başlarına suya benzer bir özellik taşımamakta, ancak belli bir oranda birleştiklerinde ortaya çıkan su molekülleri önceden tahmin edilemeyen çeşitli özellikler ortaya koymaktadır. Evrimciler bu durumu insanın bilinci konusuna uyarladılar ve insan bilincinin kökeninde, beyin kimyasında meydana gelen rastlantısal bir değişimin yattığını iddia ettiler. Hiçbir şekilde test edilemeyen, hiçbir bilimsel kanıta sahip olmayan böyle bir iddiayı, çözümsüz kaldıkları bilinç konusuna uyarlamak, çaresizliklerinin çok açık bir göstergesiydi.

Bu elbette son derece mantıksız ve teknik anlamda imkansız bir aldatmacadır. Çünkü herkes gayet iyi bilir ki, insan bilinci su örneğindeki gibi fizik kurallarına bağlı bir hadise değildir. Bir insanın, bir çileği görünümü, kokusu ve tadı ile gözünün önüne getirebilmesi, aile yakınlarının görüntülerini ve seslerini sanki yanındaymış gibi algılayabilmesi, beynindeki atomların daha önce bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak için hareketlenmelerinin bir sonucu değildir elbette. Tüm bunları gerçek gibi algılaması, insanın dileğidir, isteğidir ve o sırada düşündüğü şeydir. Fiziksel niteliği olan atomların farklı şekillerde birleşerek metafizik bir kavram olan "bilinci" ortaya çıkarmaları imkansızdır. Filozof ve yazar Christian de Quincey'nin belirttiği gibi, "bilim adamları, henüz bilinci açıklayamazlarken, kendi bilinçlerinin tartışılmaz varlığı ile her gün yüzleşmek gibi garip bir durum içindedirler".127

Evrimci bilim adamı J. Hawkes, New York Times Magazine'de yayınlanan bir yazısında şunları söylemektedir:

Kuşları, balıkları, çiçekleri vb. göz kamaştırıcı güzelliği salt doğal seleksiyona borçlu olduğumuza inanmakta güçlük çekiyorum. Dahası, insan bilinci öyle bir düzeneğin ürünü olabilir mi? Nasıl olur da tüm uygarlık nimetlerinin yaratıcısı olan insan beyni; Sokrates, Leonardo da Vinci, Shakespeare, Newton ve Einstein gibileri ölümsüzleştiren yaratıcılık, "yaşam savaşımı" denen orman yasasının bize bir armağanı olsun?128

Bu yalnızca Darwinistlerin yaşadığı bir hayal, gerçekleşmesini çok istedikleri bir dilektir. Bilinç, evrimin saçma ve delilsiz iddiaları ile kesin olarak açıklanamaz durumdadır.

manzara

Bir müziği dinlerken onun verdiği ritmden zevk alan, bir yemeği tadarken ondan hoşlanan veya onu lezzetsiz bulan, karşısındaki insanı seven, ona şefkat duyan, kendi benliğini araştıran, kendi beynini laboratuvarda inceleyen, keşifler yapan, problemler çözen, başarılarıyla sevinen, karar veren, beste yapan, kitap yazan varlık acaba şuursuz tesadüflerin sonucu meydana gelmiş olabilir mi? Acaba hangi rastgele kimyasal olay bir insana güzel davranmayı, ince düşünceli olmayı, fedakarlık yapmayı öğretebilir? Acaba hangi rastgele olay sonucunda insan bir şeyleri öğrenme, aklında tutabilme, karşısındakini eğitme, devletleri yönetebilme yeteneğine sahip olmuştur? Acaba hangi şuursuz olay, bir insanı şuurlu, mantıklı, zor zamanlarda ani kararlar alabilen, sevinen, üzülen, duygulanan, şaşıran, endişelenen, planlar yapan bir varlık haline getirebilir? Acaba beynin içindeki şuursuz atomlar bir hayvanı nasıl gökdelenler inşa eden, uçaklar yapan, bilgisayarlar üreten, sayısız matematik formülü çözüp geliştirerek uzaya çıkan, kendisine benzer robotlar tasarlayan şuurlu bir insan haline getirebilmiştir? Bir bakteri, nasıl olmuş da tüm dünya üzerinde muhteşem bir medeniyet kurmuş, olağanüstü bir teknoloji üretmiş olan bir insana dönüşmüştür?

Evrim teorisyenlerinin tüm bu sorulara bir açıklama getirmeleri gerekmektedir. Tesadüflerin, rastgele ve bilinçsizce meydana gelen etkilerin, nasıl bilinç var ettiklerini açıklamaları gerekmektedir. Şuursuz olayların, nasıl şuurdan daha üstün davrandıklarını, nasıl bilinçli bir varlığın yapabileceğinden daha fazla bilinç ortaya koyabildiklerini izah etmeleri gerekmektedir. Eğer iddia ettikleri evrim doğruysa, önce bilimsel deliller getirmeleri, sonra tüm bu mantıksızlıkları açıklığa kavuşturmaları gerekmektedir. Evrimciler, buna bilimsel bir açıklama getirebilmişler midir? Bilinçsiz olayların bilinç meydana getirdiği ikilemine bir çözümleri var mıdır? Bu konuyla ilgili yazılmış sayısız evrimci kitapta, sayısız evrimci makalede, sayısız konferansta bunun açıklaması yapılmış mıdır?

Hayır!

Evrimcilerin yaptıkları yalnızca iddialarını sıralamak, bunu yaparken kelimeleri süslemek, deliller göstermekten kaçınmak, boş ve uzun sözlerle "insan aslında hayvandır" telkinini mümkün olduğunca empoze edebilmektir. Bilimsel delil getiremedikleri gibi, söz konusu mantık karmaşasına da bir açıklama sunamamaktadırlar. Bilinç, evrim teorisini ciddi anlamda yok eden, Darwinistleri şaşkınlık ve çaresizlik içinde bırakan en kesin ve en kaçınılmaz gerçeklerdendir. Darwinistlerin madde üzerine kurguladıkları yalanlar, bilinç konusuna uygulanabilir değildir. Salt maddenin varlığına dair geliştirilmiş olan teori, maddenin dışındaki bu mucize karşısında müthiş bir şok yaşamaktadır. Allah'ın varlığını inkar etmek için ortaya atılmış bu yalan, Allah'ın olağanüstü eseri "bilinç" karşısında yerle bir olmuştur. Allah bir ayetinde şöyle buyurur:

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)

Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir?
Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?
(Nahl Suresi, 17)

manzara