Darwinistler, Kabataş Devrinin Bir Yalan Olduğunu Düşünmezler
MÖ 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış bu düğmeler, dönemin insanlarının kıyafet kültürlerinin olduğunu göstermektedir. Fakat Darwinistler, böylesine üstün bir kültür yaşanmış olduğu gerçeğini kabul etmek istemezler. |
Geç Neolitik döneme ait taşlardan ve kabuklardan yapılmış bu kolye, o dönemde sanat, estetik ve teknoloji gibi kavramların var olduğunu göstermektedir. Fakat Darwinistler, ele geçen bu bulguların ifade ettikleri üzerinde düşünmezler. |
Darwinistler, Taş Devri diye tanımladıkları ve hayali “ilkel insanların” yaşadıklarını iddia ettikleri bir dönemde, insanların günümüzdekinden farksız bir medeniyete sahip olduklarını, o dönemdeki insanların da çatal kaşık kullanan, misafirlerini ağırlayan, düzenli bir hayat sürdüklerini ispat eden deliller olduğunu düşünmezler.
Evrimcilerin iddiasına göre MÖ 7-11 bin yıllarında insanlar henüz yerleşik düzene geçmişler ve yeni yeni medenileşmeye başlamışlardır. Oysa o döneme ait bulunan malzemeler, eksiksiz bir kültür ve medeniyet yaşandığını kanıtlamaktadır. Yerleşik bir yaşam içinde teknolojiyi kullanan, tıp, sanat, estetik bilgisine sahip, son derece medeni olan bu toplumlara dair kanıtlar, Darwinizm’in iddialarını tam anlamıyla yalanlamaktadır. |
Darwinistler, M.Ö. 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış düğmelerin, dönemin insanlarının kıyafet kültürüne sahip olduklarının ispatı olduğunu, düğmeyi kullanan toplumun dikişi, kumaşı, dokumacılığı da bilmesi gerektiğini düşünmezler.
Darwinistler, 95 bin yıllık flütün, bundan on binlerce yıl önce yaşayan insanların da gelişmiş müzik kültürü olduğunun ispatı olduğunu, “ilkel insan” diye bir kavramın olmadığını düşünmezler.
Darwinistler, M.Ö. 10 binli yıllarda insanların bakır tığ kullanmakta olduklarını, bakırdan tığ yapan bir toplumun bakır cevherini tanıması, bu cevheri kayanın içinden çıkarmayı başarması ve bunu işleyebilecek teknik imkanlara sahip olması gerektiğini düşünmezler.
Darwinistler, “ilkel bir dönem” olarak kabul ettikleri ve ismini “cilalı taş devri” olarak koydukları dönemden kalma taşların yüzeyindeki parlaklığın, ciladan kaynaklanmadığını, çünkü cilanın binlerce yıl boyunca muhafaza edilmesinin mümkün olmadığını, bunun, çelikten yapılmış keski ve işçilik malzemeleri kullanılarak taşların yontulması yoluyla büyük bir ustalıkla gerçekleştirilmiş olması gerektiğini düşünmezler.
Darwinistler, Scientific American dergisinin 1852 yılında yayınlanan 5 Haziran tarihli sayısında haber verilen 100 bin yıllık metal kabın, çinko ve gümüşün kullanıldığı bir alaşımdan yapıldığını, üzerindeki ince işçilikteki çiçek buketlerinin, üzüm asması ve taç desenlerinin üstün bir sanat eseri olduğunu, bu kabı yapan kişilerin metal alaşımları yapan, metalleri işleyebilen gelişmiş bir kültür birikimine sahip insanlar olduklarını düşünmezler.
Yaklaşık MÖ 10 bin yılına ait olan bu taşlar, bir tür boncuk olarak kullanılmaktaydı. Darwinistler taşlardaki muntazam deliklerin taşı taşa çarparak oluşamayacağını, demir çelik ile bir teknoloji kullanılmış olduğu gerçeğini düşünmezler. |
95 bin yıllık bu flütler, o dönem insanlarının gelişmiş bir müzik bilgisine sahip olduklarını göstermektedir. Bir başka deyişle Kabataş devri, büyük bir Darwinist aldatmacadır. |
MÖ 7 – 8 bin yıllarına ait olan bu tığ ve iğneler, Kabataş devri diye hayali bir dönemin yaşanmadığının kanıtıdırlar. Ancak bu gerçek, Darwinistler tarafından görmezden gelinir. |
Darwinistler, bakır cevherinin metale dönüşümü için gerekli olan sıcaklığın 1084.5oC olması gerektiğini, bu esnada ateşe hava akımı sağlayan bir cihaz ya da körük kullanılması gerektiğini, bakırla işlem yapan bir toplumun, bu ısının sağlanabileceği bir fırını inşa etmiş olması, ayrıca bu fırında lazım olacak pota, maşa gibi aletleri de yapmış olmasının gerekli olduğunu ve dolayısıyla geçmişte yaşamış bu derece kapsamlı bilgiye sahip olan kişilerin ilkel insanlar olamayacaklarını düşünmezler. (www.kabatasdevri.com)
Darwinistler, arkeolojik bulgular neticesinde elde edilen 100 bin yıllık metal kap kalıntısı, 2.8 milyar yıllık metal küreler, 300 milyon yıllık olduğu tahmin edilen demir çömlek, 27 bin yıllık kil parçaları üzerinde bulunan tekstil kalıntıları, magnezyum, platinyum gibi Avrupa’da birkaç yüzyıl önce eritilmesi başarılan metallerin bin yıllık kalıntılardaki izleri gibi sayısız buluntunun, evrimcilerin iddia ettiği “ilk çağ dönemleri” aldatmacasını ortadan kaldırdığını düşünmezler.
Darwinistler, eski insanlara ait bulguların önemli bir kısmının, evrimci bilim adamları tarafından ya göz ardı edilmiş ya da müzelerin bodrumlarına saklanmış olduğunu, gerçek insanlık tarihi yerine, evrimcilerin hayal ürünü hikayelerinin, insanlık tarihi şeklinde toplumlara tanıtıldığını düşünmezler.
Darwinistler, “taş devri olarak iddia ettikleri” dönemlerde, beyin ameliyatları yapılmasının, “insanların sanatı bilmediklerini söyledikleri” dönemlere ait kazı alanlarında ise süs eşyaları ve boya hammaddeleri bulunmasının, insanın ilkel olduğu bir dönemin yaşanmadığına dair önemli birer delil olduğunu düşünmezler.
Solda görülen MÖ 8500-9000 yıllarına ait bileziklerden soldaki mermerden, sağdaki de bazalttan yapılmıştır. Bazalt ve mermer gibi son derece sert taşların böylesine düzgün yuvarlak halkalar haline getirilmesi için, çelikten yapılmış keski ve işçilik malzemeleri kullanılmalıdır. Dolayısıyla Darwinistlerin sadece taşın kullanıldığını iddia ettikleri bu döneme ait bulgular, Darwinist iddiaları yalanlamaktadır. Sağda MÖ 10 bin yılına ait çekiç ucu. |
Darwinistler, arkeolojik bulguların gösterdiği gerçeğin, insanın var olduğu günden itibaren kültürel anlayışa sahip olduğu, bu anlayışta zaman zaman ilerlemeler, zaman zaman gerilemeler, keskin değişimler yaşanmış olmasının mümkün görüldüğü, ancak bunun, evrimsel bir süreç yaşandığı değil, kültürel bir gelişim ve değişim yaşandığı anlamına geldiğini düşünmezler.
Darwinistler, geçmiş insanların geride bıraktıkları arkeolojik izlerle, evrimcilere göre olması gereken anatomik ve biyolojik izlerin birbirleriyle tutarsız olduğunu, bu durumun Darwinizm’in bu konudaki iddialarını bir kez daha geçersiz kıldığını düşünmezler.
MÖ 10 binli yıllara ait çivi görünümünde dolgu taş Resimde elle yapılmış obsidyen (volkanik kökenli bir cam türü) ya da kemik aletler, kancalar ve taştan yapılmış çeşitli malzemeler görülmektedir. Bu bulgular, teknolojiyi kullanan medeni insanların yaşadığı bir döneme işaret etmektedir. Bu ise, insanın hayali evrimi masalını ortadan kaldırır. |