Darwinistler, Yeryüzündeki Canlıların Olağanüstü Nitelik ve Davranışlar Sergilediklerini Düşünmezler

Darwinistler, olta balığının kafasından çıkan ve avlanmak için kullandığı uzantıyı kendi kendine var edecek bir yeteneğe sahip olmadığını ve böyle bir olayın tesadüfen meydana gelemeyeceğini ve balığın hayatını devam ettirebilmesi için bu oltanın mutlaka ilk andan itibaren var olması gerektiğini düşünmezler.

Darwinistler, her yeri buzlarla kaplı kutuplarda yaşayan penguenlerin -40oC’ye düşen soğuk ve hızı 100 km’yi bulan kutup fırtınaları içinde 4 ay boyunca hiçbir şey yemeden kuluçkaya yatmalarındaki olağanüstü fedakarlığı düşünmezler.

Penguenlerin -40 oC’de, hızı 100 km’yi bulan kutup fırtınalarına karşı 4 ay boyunca hiçbir şey yemeden kuluçkaya yatmaları Darwinistlerin üzerinde düşünmek istemedikleri bir fedakarlık örneğidir. Bunun, evrim teorisine göre hiçbir açıklaması yoktur.

Darwinistler, işçi arıların kendi can güvenliklerini düşünmeden hayatları pahasına, içinde yaşadıkları topluluktaki diğer arıların güvenliğini sağlamak için iğnelerini düşmanlarına batırarak ölümü göze almalarını tesadüflerle açıklamanın imkânsızlığını düşünmezler.

Darwinistler, avlarını yakaladıklarında sivri ve keskin dişleriyle parçalayan timsahların nasıl olup da yavrularına en ufak bir zarar vermeden ağızlarındaki koruyucu kesede taşıdıklarını düşünmezler.

Darwinistler, milimetrenin 1/3000’i kalınlığındaki yusufçuk böceğinin kanatlarının bu denli ince olmasına rağmen nasıl uçarken yırtılmadığı ve mükemmel bir siteme sahip olduğu üzerinde düşünmezler.

Darwinistler, yusufçuk böceğinin gövdesinin üzerindeki çapraz iki çift kanat sayesinde böcekler için şaşırtıcı sayılabilecek bir hıza, saatte 40 km’ye nasıl ulaştığını düşünmezler.

Darwinistler, şuursuz atomlar ve tesadüflerin oluşturduğunu iddia ettikleri ateşböceklerinin yüzde yüzlük bir verimle nasıl ışık ürettiklerini düşünmezler.

Darwinistler, vücudunda üstün bir kimya uzmanı gibi düşmanları için 100 derecelik kimyasal bir silah oluşturan bombardıman böceğinin bu yakıcı madde ile nasıl kendi vücuduna zarar vermediğini düşünmezler.

Darwinistler, bir kelebeğin hayatta kalabilmek için kendini daha iyi kamufle edebileceği kuru bir yaprak görünümüne sahip olmasının tesadüflerle oluşmasının imkansızlığını düşünmezler.

Darwinistler, canlıların koku alma ve koku hafızasına sahip olma sisteminin evrenin her alanında görülen üstün plan ve mükemmel düzenlemenin sınırsız örneklerinden biri olduğunu, kusursuz sistemleri ise asla tesadüflerle açıklayamayacaklarını düşünmezler.

Darwinistler, örümceğin ağ yapabilmesi için mimari bilgi, hesap yeteneği, yakalayacağı avın hızı ve ağırlığı gibi pek çok detayı bilmesi gerektiğini ve bunu aklı olmayan bir varlığın tesadüfler sonucunda kazanacağını iddia etmenin mantık dışı olduğunu düşünmezler.

Darwinistler, doğadaki yaratılış üstünlüğünü, var olan mükemmel sistemleri, aklı, ilmi ve benzersiz sanatı tesadüfler ile hiçbir zaman açıklayamayacaklarını düşünmezler.

Darwinistler, fillerin ve gergedanların derilerindeki parazitlerden kurtulmak için çamurda banyo yaptıklarını, antiseptik yapıdaki killi toprak ile yaralarını tedavi ettiklerini, toprakta bulunan bir maddenin antiseptik özelliğinin olduğunu hayvanların kendi başlarına bilmelerinin imkanı olmadığını, doğadaki tüm canlıların Allah’ın ilhamı ile hareket ettiğini düşünmezler.

Evet madem her şeyin kıymeti ve dekaik-ı san’atı (sanat incelikleri) gayet yüksek ve güzel olduğu halde; müddeti kısa, ömrü azdır. Demek o şeyler nümunelerdir, başka şeylerin suretleri hükmündedirler. Ve madem müşterilerin nazarlarını (gördüklerini), asıllarına çeviriyorlar gibi bir vaziyet vardır. Öyle ise, elbette şu dünyadaki o çeşit tezyinat (süslemeler); bir Rahman-ı Rahîm’in rahmetiyle, sevdiği ibadına (kullarına) hazırladığı niam-ı Cennet’in (Cennet nimetlerinin) nümuneleridir, denilebilir ve denilir ve öyledir.18 Bediüzzaman Said Nursi

Darwinistler, fillerin en önemli özelliği olan birbirlerine bağlılıklarının, fedakarlık ve yardımlaşmalarının, sürüde yeni doğmuş bir filin bütün filler tarafından sevgi ve şefkatle karşılanmasının ve tüm canlılardaki fedakarlık örneklerinin ve işbirlikçi davranışların, ‘doğanın yalnızca bir savaş yeri’ olduğu iddialarını açıkça ve kesinlikle geçersiz kıldığını düşünmezler.

Yusufçuğun kanatları milimetrenin 3000/1’i kadardır. Ama buna rağmen uçarken yırtılmazlar.

Darwinistler, bir aylık yolculuk sırasında yere hiç inmeden 15.000 km uçan albatrosların, göçleri sırasında Dünya’nın çevresini dolaşan kırlangıçların, 3.000 km’lik bir mesafeyi kat edebilen çekirgelerin, doğumlarından kısa bir süre sonra 6.000 kilometrelik yolculuğa çıkan yılan balıklarının tamamının bu yöntemleri kendi kendilerine bulamayacaklarını düşünmezler.

Darwinistler, akla ve şuura sahip olmayan karıncaların Güneş’in yönünü kullanarak yollarını nasıl bulduklarını düşünmezler.

Darwinistler bir sineğin, başının sağ ve sol taraflarında 4000’er ayrı bölme bulunan, toplam 8000 bölmeli petek gözlere sahip olduğunu, bu 8000 bölmenin her birinde, görüntüyü farklı açılardan gören birer mercek olduğunu ve bunun tesadüflerle gerçekleşmesinin imkansız olduğunu düşünmezler.

Darwinistler, balarılarının peteklerini inşa ederken tam olarak 109 derece 28 dakika ve 70 derece 32 dakikalık iki açı kullandıklarını, bu hesapta en ufak bir sapma olmadığını, peteklerin uçlarının ise 13’er derece yükseltilerek inşa edildiğini, bu eğim sayesinde balın, petekten dışarıya akmadığını, dünya üzerindeki bütün arıların bu hesaplamayı bildiklerini ve eksiksizce uyguladıklarını düşünmezler.

Darwinistler, bütün ömrünü su içinde geçirmesine rağmen sudaki havayı kullanamayan su örümceğinin, yaşayabilmek için su yüzüne çıkıp sonra tekrar aniden suya dalışı sırasında, ayaklarında ve vücudunun çeşitli yerlerinde asılı kalan irili ufaklı hava kabarcıklarını kullandığını düşünmezler.

Darwinistler, örümcek ağında bulunan fibroin proteinlerinin bükülme özelliğine sahip olduklarını, bu özelliğin, ağlara takılan avların kaçmasını engellediğini ve ağın dayanıklılığını artırdığını, bu özel yapının asla tesadüflerle oluşamayacağını düşünmezler.

Darwinistler, soldaki resimdeki gibi bir canlının tehlikelerden korunmak için hangi bilinçle kamufle olmaya karar verdiğini açıklayamaz ve bunun üzerinde düşünmezler.

Darwinistler, tüm kurbağaların büyük gözlere ve göz kapaklarına sahip olduklarını, bir çoğunun da gözlerini yağlayacak ve temizleyecek özel bir zara sahip olduğunu ve ayrıca karadayken suyu kolay bulmalarını sağlayacak, mavi ışığa duyarlı göz yapılarının bulunduğunu, tüm bunların tesadüflerle gerçekleşmesinin imkansız olduğunu hiç düşünmezler.

Darwinistler, canlılığın şuursuz tesadüfler sonucunda oluştuğunu iddia ederken, ışıktan maksimum verim elde eden ve neredeyse hiç enerji kaybetmeyen ateş böceklerinin ürettikleri kadar verimli bir ışığın, bilim adamlarının yıllardır sürdürdükleri araştırmalara rağmen laboratuvar ortamında dahi üretilemediğini düşünmezler.

Darwinistler içgüdü olarak adlandırdıkları canlılardaki akılcı davranışların ve fedakarlık özelliklerinin tesadüfen ortaya çıktığını iddia ederlerken, bu içgüdü kavramının canlılarda ilk olarak nasıl meydana geldiği, nasıl yönlendirildiği ve nesiller boyunca nasıl devam ettiği konularında açıklamasız kaldıklarını düşünmezler.

Darwinistler yeryüzündeki tüm canlıların özelliklerini, “tabiat ana” adını verdikleri hayali bir güç tarafından edindiklerini iddia ederken, aslında ilahlaştırdıkları “tabiat ana”nın taş, toprak, çimen, ağaç ve çiçeklerden oluştuğunu, akıl ve bilinçten de yoksun olduğunu düşünmezler.

Güçlü olan hayatta kalır iddiasında bulunan Darwinistler, düşmanlarına karşı son derece yırtıcı olabilen aslanların yavrularına karşı neden son derece şefkatli olduklarını düşünmezler.

Darwinistler, doğadaki canlıların kendi kendilerini tedavi etmesinin tesadüfen gelişmiş bir özellik olduğunu iddia ederlerken, Bezuar keçisinin yılan ısırdığında hiçbir tereddüte düşmeden sütleğen bitkisine yöneldiğini, yılan zehirine karşı sütleğen bitkisinin etkili olacağını nasıl bildiğini düşünmezler.

Darwinistler bir dinozorun sineği yakalamaya çalışırken kanatlandığını iddia ederken, sineğin zaten mükemmel bir kanat ve uçuş sistemine sahip olarak saniyede 1000 kere kanat çırpıyor olduğunu düşünmezler.

Darwinistler, kuşların daha az enerji harcamak için “V” şeklinde uçmalarının, kör tesadüflerle açıklanamayacağını düşünmezler.

Darwinistler, vücut sıcaklığı 40oC olan penguenlerin, dışarıdaki -40oC’lik sıcağa uyum sağlayabilmeleri için derilerinin altında bulunan yağ tabakasından yararlandıklarını ve tesadüflerle asla oluşamayacak bu özel donanım sayesinde 80oC’lik sıcaklık farkından olumsuz etkilenmediklerini düşünmezler.

Dünya üzerindeki bütün arılar, bir peteğin mutlaka belli açılarda inşa edilmesi gerektiğini bilirler. Bu gerçek, tesadüfleri ilah edinen Darwinizm’e büyük bir darbedir.

Darwinistler, gün boyunca saniyede 500 ila 1.200 kez kalbi çarpan sinek kuşunun bu sırada oluşması gereken ısıdan dolayı nasıl yanıp kül olmadığını, gece ise aynı kuşun kış uykusuna yatmış gibi, nabzının durmasını ve hatta hiç nefes almıyormuş gibi olmasını açıklayamazlar. Darwinistler, bu şekilde kuşun, her yıl 365 kez adeta kış uykusuna yatmasındaki mucizeyi düşünmezler.

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.
Onun karar yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir.
(Bunların) Tümü apaçık bir kitaptadır.

(Hud Suresi, 6)

Darwinistler, kutuplardaki buzlu sularda yaşayan balıkların, derilerindeki buz kristallerinin sıcaklığını -20oC’ye düşüren bir proteini üreten gene sahip olduklarını ve bu protein sayesinde buz kristallerindeki oksijen moleküllerini kullanabildiklerini ve donmaktan kurtulduklarını düşünmezler.

V şeklindeki uçuş, daha az enerji harcamak içindir. Darwinizm buradaki şuuru da açıklayamamaktadır.

Darwinistler, suda yüzen kuşların tüylerinin su geçirmezliğini sağlamak için, kuyruğun bedene bağlandığı yerde gagalarıyla kolaylıkla tüm tüylerine sürebilecekleri bir yağ bezi bulunduğunu, bu bezin nasıl oluştuğunu düşünmezler.

Darwinistler bitkisel maddelerle beslenen hayvanların midelerinde sindirim özsularının varlığının bu besinleri sindirebilmek için yeterli olmadığını ve bu nedenle bitki ile beslenen hayvanların midelerinde besinleri parçalayacak özel bakteriler bulunduğunu düşünmezler.

Darwinistler, bir bukalemunun bulunduğu ortama göre rengini nasıl değiştirdiğini, dıştan kendisini göremeyen bu canlının ortamla aynı rengi nasıl oluşturabildiğini, tesadüflerin şuursuz bir hayvana, korunma amaçlı renk değiştirme yeteneği veremeyeceğini düşünmezler.

Darwinistler, Dünya üzerinde yaşamın oluşumunu sağlayan temel öğelerden biri olan azot döngüsünün ancak mikroskoplarla görebildiğimiz küçücük bakteriler vesilesiyle sağlandığını düşünmezler.

Darwinistler, kirpi balığının bağırsaklarında yaşayan bakterilerin ürettiği, balığın kaslarına kadar yayılan zehirin, nasıl olup da balığa zarar vermediğini, balığın bunu düşmanlarından korumak için kullanabileceğini nereden bildiğini düşünmezler.

Darwinistler, doğadaki pek çok canlının kendilerini düşmanlarından korumak için nasıl taklit yaptıklarını (kamuflaj) ve Allah’ın onlara verdiği bu özellikleriyle soylarının günümüzde de hala var olduğunu düşünmezler.

Darwinistler, tüm canlılardaki fedakarlık örneklerinden biri olan, annelerin yavrularına gösterdikleri şefkat ve koruma gibi özelliklerin Darwinist mantıkla açıklanamayacağını düşünmezler.

Hiçbir tesadüf sinek kuşlarının hızlı kanat çırpışlarını ve kalp atışlarını düzenleme gücüne sahip değildir.

Darwinistler, canlıların asla tesadüflerle ortaya çıkamayacak kadar kusursuz ve son derece karmaşık bir yapıya sahip olduklarını düşünmezler.

Darwinistler, koloniler halinde yaşayan karıncaların, çok güçlü bir iletişim ağına sahip olduklarını, besinlerini üretip depolarken, bir saldırı halinde yavrularını gözetip, kolonilerini koruyup savaştıklarını, bu küçük canlıların adeta bilinçli hareket ettiklerini düşünmezler.

Darwinistler, ıstakoz gözünün mikroskop altında incelendiğinde kusursuz bir grafik kağıdına benzediğini ve ıstakozların kırılma değil yansıma prensibiyle gördüklerini düşünmezler.

Darwinistler, bakterilerin kış süresince suyun dibine çöken organik atıkları ayrıştırarak minerallere dönüştürdüklerini ve böylece yazın doğanın canlanması için besin hazırladıklarını düşünmezler.

Darwinistler; yirmi üç kuş cinsinden şarkı öğrenme yeteneğine sahip olan üçünün (papağan, ötücü kuşlar ve sinek kuşu) evrimcilerin hayali akrabalık ilişkilerine göre birbirlerinden çok uzaklarda bulunmalarının evrimci senaryoları çürüttüğünü, tesadüflerin böylesine kompleks yetenekleri, değil üç farklı kuş türüne, tek bir türe bile kazandırabileceğini düşünmenin tamamen akıl dışı olduğunu düşünmezler.

Darwinistler, ateş böceklerinin yanı sıra çeşitli deniz altı canlılarının da kendi ışıklarını kendilerinin ürettiğini, her birinin ışığı üretim şekilleri, kullanım alanları, süreleri ve üretilen ışığın cinsi gibi özelliklerinin birbirinden çok farklı olduğunu ve bu hayvanlarda bulunan ışık üretebilen ve bu üretimi yaparken canlının kendisine hiçbir zarar vermeyen kompleks yapıların da tesadüfler sonucunda ortaya çıkmasının mümkün olmadığını düşünmezler.

Darwinistler, gözle görülmeyen bakterilerin yüzeylerinde elektrik sinyalleri yayan ve algılayan mekanizmaların var olduğunu, bu mekanizmalar sayesinde birbirlerine bilgi aktardıklarını, akıl ve zeka gerektiren bu davranışların tesadüfen oluşmasının imkansız olduğunu düşünmezler.

Şuursuz tesadüflerle oluştuğu iddia edilen bir canlının, düşmanlardan korunmak için kamuflaj yapmayı akletmesi, hiçbir Darwinist tarafından açıklanamaz.

Darwinistler iyi bir iletken olan suyun içinde yaşayan ve bir insanı öldürecek kadar güçlü elektrik şoku verebilen elektrikli yılan balıklarının, suya elektriği ilk bıraktıkları andan itibaren kendilerinin de bu şokun etkisiyle çarpılmamak için bilinçli bir şekilde önlem almaları gerektiğini nasıl olup da bildiklerini düşünmezler.

Darwinistler okyanusta yaşayan bir ıstakoz türünün, toplu gruplar halinde kıskaçlarını kullanarak bir denizaltının gürültüsünü bile perdeleyecek yükseklikte oluşturdukları ses ile avlarını sersemlettiklerini, kendilerinin de bu gürültülü ortamdan hiç etkilenmediklerini düşünmezler.

Darwinistler eşek arılarının, yavrularını uzun süre beslemek için bir tırtılı öldürmeden felç ettiklerini, tırtılın ölmeyeceği kadar zehiri doğru noktaya verebilmeleri için neredeyse bir cerrahın tıp bilgisine sahip olmaları gerektiğini düşünmezler.

Darwinistler, diatom olarak adlandırılan tek hücreli, mikroskobik yosunların usta birer mimar gibi denizde kendilerine camın yapı taşı olan silikadan evler inşa etmelerindeki hayranlık uyandırıcı şuuru ve söz konusu yeteneği gözle göremeyeceğimiz bu canlılara ancak sonsuz kudret sahibi Allah’ın öğretmiş olabileceğini düşünmezler.

Darwinistler, 1-2 cm. boyundaki kör termitlerin nasıl olup da 4-5 metreye varan, bazen birkaç tanesi bir arada bulunan minyatür şehirler inşa ettiklerini, nasıl bu kadar üstün bir bilinç düzeyi gösterdiklerini düşünmezler.

Darwinistler, doğal aşamalarla tesadüfen oluştuğunu iddia ettikleri termitlerin kolonilerinde bulunan kusursuz havalandırma sistemlerini, ihtiyaca göre düzenlenmiş bölümleri (çocuk odaları, kuluçka odası, kraliçe odası vs.) ya da tarım alanlarını bu şuursuz canlıların nasıl inşa ettiklerini düşünmezler.

Darwinistler, milyonlarcasının bir arada yaşadığı termit kolonilerindeki oturmuş düzenin nasıl kurulduğunu, her termitin ne yapacağını nasıl bildiğini, nasıl sürekli bir yardımlaşma içinde olduklarını ve bunu hiçbir Darwinist mekanizmanın asla gerçekleştiremeyeceğini düşünmezler.

Darwinistler termitlerin kolonilerinde birden fazla kral ve kraliçe adayının olmasının yuvadaki disiplinin bozulmasına ve koloni içinde karmaşa doğmasına neden olacağını nereden bildikleri ve yuvada sadece bir tane kral ve kraliçe bulunması için nasıl olup da geniş çaplı önlemler aldıkları üzerinde düşünmezler.

Göklerde ve yerde her ne varsa
-isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa- Allah’a secde eder.
Sabah akşam gölgeleri de.

(Rad Suresi, 15)

Darwinistler, böceklerin bitkiler için birer polen taşıyıcısı olduklarını, Allah’ın böcekler ve çiçekleri tam bir uyum içinde yarattığını düşünmezler.

Darwinistler, bir hayvanın yalnızca kendi çıkarını savunduğunu iddia ederken bir penguenin henüz yumurtada olan yavrusunu korumak için dört ay boyunca açlığa ve soğuğa karşı savaşmasını hiç bir şekilde açıklayamaz ve canlılara böylesine bir fedakarlığı ilham edenin Allah olduğunu düşünmezler.

Dördüncü Esas: Hem anlarsın ki: Şu dünyadaki müzeyyenat (süsler) ise  Cennet’te ehl-i iman için rahmet-i Rahman’la iddihar olunan (biriktirilen) nimetlerin nümuneleri, suretleri hükmündedir.19 Bediüzzaman Said Nursi

1- Kuru yaprakların arasına gizlenmiş bir kurbağa 2- Yaprakların arasında yeşil kelebek
3- Yaprakların arasında bir mantis böceği
4- Çiçeğin içinde çiçeğe benzer bir örümcek
5- Karlı zemin üzerinde beyaz bir kuş

Darwinistler, Tayland ormanlarında yeni doğmuş yavru leylekler için en büyük tehlike olan kavurucu sıcaklara karşı anne ve baba leyleklerin kanatlarını açarak kızgın güneşe kendilerini siper etmelerini, leyleklerin yavrularına gösterdikleri özen, bağlılık ve fedakarlığın tesadüflerle açıklanamayacağını düşünmezler.

Darwinistler, kamuflajın ne işe yaradığını bilecek bir akla sahip olmayan kutup kuşlarının, mevsimlere göre, bulundukları çevrenin değişimlerine uygun olarak tüylerinin rengini ayarlamalarının rastlantılarla izah edilemeyeceğini düşünmezler.

Darwinistler, doğanın sadece çatışma ve mücadeleden ibaret olduğunu, canlıların vahşi ve bencil bir yaşam sürdürdüklerini iddia ederken, kimi hayvanların yavrularını düşmanlardan korumak için yaralanmış taklidi yapmalarını, kendi yaşamlarını tehlikeye atmaktan çekinmemelerini, şefkat ve merhamet duygusuna sahip olmalarını tesadüflerle izah edemeyeceklerini düşünmezler.

… hayvanlar aceleyle bir araya getirilmiş, geçmişten yamalanarak gelmiş, kabaca düzenlenerek hantallaşmış gülünç canavarlar olmalıydılar. Fakat avlanmakta olan bir çitanın son derece zarif hareketlerini, dağ kırlangıcının aerodinamik güzelliğini veya yaprak görünümlü böceğin aldatıcı detaylarına yönlendirdiğimiz merak dolu dikkatimizi bu beklentimiz ile nasıl bağdaştırabiliriz?20 Evrimci biyolog Richard Dawkins

Darwinistler, insanın gözleri renkleri ayırt etmek için yalnızca üç fotoreseptöre bağlı iken mantis karidesinin gözünde on altı reseptör olduğunu, bu canlının ultraviyole ışınlarını bile algılayabildiğini ve bunun hiçbir şekilde tesadüfen oluşamayacağını düşünmezler.

Darwinistler, işçi arıların yeni doğmuş larvaları son derece dikkatli ve özenli bir şekilde beslediklerini, öyle ki, tek bir larvanın büyüme dönemi boyunca yaklaşık 10.000 kere işçi arılar tarafından ziyaret edildiğini ve bunu tesadüflerin hiçbir canlıya yaptırmayı asla başaramayacağını düşünmezler.

Darwinistler, her larvanın farklı dönemlerinde farklı şekilde beslendiğini ve işçi arıların bu konuda hiçbir hataya düşmeden tüm larvalara büyüklüklerine göre besin verdiklerini düşünmezler.

1. Diatomlar

Darwinistler, larvaların 7. günlerinde yemek yemeyi kestiklerini, bakıcı arıların larvaların bulundukları hücrelerin ağızlarını mumdan yapılmış, hafif kubbeli bir kapak ile tamamen kapattıklarını, larvaların da kendi ürettikleri bir madde ile bulundukları odaların etrafında koza örerek kendilerini buraya hapsedip pupa evresine geçtiklerini ve tüm bunların larvaların gelişiminin tam olarak 7. gününde olması gerektiğini, bütün bunları istisnasız olarak, hem larvaların hem de bakıcı arıların nasıl olup da bildiğini düşünmezler.

Darwinistler, arı larvalarının ördükleri kozanın içinde bulunan “fibroin” isimli proteinin kuvvetli bir bakteri öldürücü ve enfeksiyon giderici olduğunu ve kozanın bu özelliği sayesinde larvaların mikroplardan korunduklarını düşünmezler.

Darwinistler, gözü, kanadı, beyni olmayan, henüz dış dünyayı hiç görmemiş, nasıl şartlarda bir yaşam süreceğinin farkında olmayan bir larvanın, kendi kendine karar verip, bakterilere karşı korumalı, özel formüle sahip bir maddeyi nasıl oluşturabileceğini düşünmezler.

Darwinistler, pupa evresindeyken kozanın içindeki arının kullanacağı özel yapılı kanatların, yapacağı işlere uygun yapıdaki gözlerinin, düşmanları için kullanacağı iğnesinin, salgı bezlerinin, balmumu üretmesini sağlayacak mekanizmasının ve üreme sisteminin, polen toplamaya yarayan tüylerinin, kısacası bütün vücut sistemlerinin eksiksiz olarak geliştiğini ve tüm bu özelliklerin geliştiği üç haftanın sonunda arının kozadan çıkmaya hazır olduğunu düşünmezler.

Son derece küçük canlılar olan termitlerin yaptıkları dev yuvalar. Yukarıda termit yuvasının kesiti görülmektedir.

Darwinistler, dünyanın her yerinde, arıların, birbirlerinden habersiz olmalarına rağmen, daima aynı şekilde petek yaptıklarını, aynı şekilde bal topladıklarını, aynı haberleşme ve yuva sistemine sahip olduklarını, hep aynı iş bölümüne sahip olduklarını ve bunun asla tesadüflerle oluşamayacağını düşünmezler.

Darwinistler, arı kuşlarının nasıl olup da 10 gramdan daha az bir yakıtla Meksika Körfezi’ni (1500 km) geçebildiklerini düşünmezler.

Darwinistler, termit kulelerinde bulunan iklimlendirme ve havalandırma sistemlerinin, donanım ve enerji sarfiyatı bakımından mükemmel olduğunu, canlıların bu üstün mimarlık özelliğini hiçbir şekilde tesadüfen kazanamayacaklarını düşünmezler.

Darwinistler, kutup balıkları ve kurbağaların uygun olmayan iklim şartlarından dolayı kendilerini dondurmalarını ve sonra yeniden hayata dönmelerini ve bu dönem boyunca donmanın etkisiyle organlarının hasara uğramamasını hiçbir şekilde açıklayamadıklarını düşünmezler.

Darwinistler, arıların, kaplumbağaların ve kuşların haritaları olmadan uzun mesafeli yolculuklar yapabilme özelliklerini, bu özellikleri hayvanlara ilham edenin ise Yüce Allah olduğunu düşünmezler.

Darwinistler, yaprakların fotosentez işlemi ile yılda 300 milyar ton şeker üretimi yaparak dünyanın en büyük kimyasal işlemini gerçekleştirdiklerini ve böyle bir işlemin laboratuvar ortamında bilinçli koşullar altında bile gerçekleştirilemediğini düşünmezler.

Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O’dur. Sonra göğe istiva edip de onları yedi gök olarak düzenleyen O’dur. Ve O, herşeyi bilendir.(Bakara Suresi, 29)

Darwinistler, Ornia ochrea adlı sinek türünün, kulaklarının arasında yarım milimetrelik bir mesafe olmasına rağmen sesin kaynağını tüm canlılardan dahi iyi tespit edebiliyor olmasını, böyle olağanüstü bir yeteneği, bilinçsiz tesadüflerin gerçekleştiremeyeceğini ve yine aynı küçük sineğin tüm özellikleri ile onu yaratan sonsuz ilim ve kudret sahibi Yaratıcımızın üstün yaratma sanatını sergilediğini düşünmezler.

Allah, böceklerle bitkileri büyük bir uyum içinde yaratmıştır. Böcekler besinlerini bitki özsularından sağlarken, bitkiler de böcekler yoluyla polenleşmektedirler. Darwinistlerin ise, bu uyumlu yaratılışa getirebildikleri mantıklı bir açıklama yoktur.

Tabiiyyun (naturalizm), maddiyyun (materyalizm) felsefesinden doğan zalim bir akım, âhirzamanda gittikçe maddiyatçı felsefe aracılığıyla yayılarak kuvvet bulup, Allah’ın hakimiyetini inkâr edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabitan (subaylar) ve efrad (fertler) onun askerleri olduğunu kabul etmeyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir gûna (türlü türlü) hâkimiyet verir. Öyle de: Allah’ı inkâr eden o cereyan efradları (fertleri), birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet (terbiye) verir… Bir sineğe mağlub olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın uluhiyet (ilahlık) dava etmesi, ne derece ahmakçasına bir maskaralık olduğu malûmdur.”21

Darwinistler, bazı ilaçların yapımında da kullanılan tek hücreli mantarlar olan küflerin, tesadüfen ortaya çıkamayacağını, Allah’ın yaratmasıyla var olduklarını düşünmezler.

Yeryüzündeki tüm canlıların evrim geçirdiğini iddia eden Darwinistler, birbirlerine hiç ihtiyaç duymadıkları halde, toprağın oluşumunu sağlamak için bir araya gelen mantar ve alglerin ortak yaşam ürünü olan likenlerin tesadüfen ortaya çıkamayacağını düşünmezler.

Darwinistler, kas sistemleri olmadığı halde üzerlerine konan böceği avlamak için hızla yapraklarını kapatan, avladıkları böceği sindirecek enzimleri üreten, herhangi bir beyne, göze ve şuura sahip olmayan etobur bitkilerin, tesadüfen gelişen doğa olayları sonucu oluştuğunu söylemenin mantıksızlığını düşünmezler.

Darwinistler, ördeklerin suyun yüzeyinde kalmalarını sağlayan sebebin havayı vücutlarında taşımaları olduğunu, vücutlarında küçük balonlara benzeyen hava kesecikleri bulunduğunu, ördeğin suya dalmak isteğinde bu hava keseciklerindeki havayı dışarıya boşalttığını, bu özelliklerin ördeğe, tüm varlıkları yaratan Yüce Allah tarafından verilmiş olduğunu düşünmezler.

Hayvanların yavrularını koruyabilmek için gösterdikleri fedakarlık, hiçbir Darwinist tarafından açıklanamaz. Çünkü böyle bir bilincin, tesadüfen oluşması imkansızdır.

Darwinistler, 0,5 hektarlık bir çiftlik toprağında, yaklaşık olarak birkaç ton bakteri ve 1 ton mantar, 100 kg tek hücreli protozoan hayvanı, yaklaşık 50 kg maya ve aynı miktarda alg (su yosunu) bulunduğunu, bu varlıkların her birinin yaşadıkları topraklara oldukça büyük faydalar sağladıklarını ve son derece kompleks olduklarını düşünmezler.

Darwinistler, mikro canlıların Allah’ın yaratmasındaki üstün akıl, sanat ve kudreti nasıl yansıttığını, bunları şuursuz tesadüflerle açıklamaya çalıştıkça nasıl büyük bir çıkmaza düştüklerini düşünmezler.

Darwinistler, ne kadar renkli bir dünyada yaşadıklarını, çevrelerinde böyle bir renk çeşitliliğinin nasıl olduğunu, renklerin olmadığı bir dünyanın nasıl olabileceğini hiç düşünmezler.

Darwinistler, bakterilerin, havadan nitrojeni (azot) alıp onu yapı taşlarımız olan nükleotidlere ve aminoasitlere dönüştürdüklerini ve bunun yeryüzünde, insan da dahil başka hiçbir canlının gerçekleştiremeyeceği gerçek anlamda hayranlık uyandırıcı bir işlem olduğunu düşünmezler.

Darwinistler birkaç cm’lik beyni basit sinir düğümlerinden oluşan kraliçe arının kendi iradesi ve aklıyla, petek hücrelerinin ne için inşa edildiğini kavramasının ve bunları hiç birbirine karıştırmadan, en uygun yumurtlamayı yapmasının nasıl mümkün olduğunu düşünmezler.

Darwinistler yaratıldıkları ilk andan itibaren yüz milyonlarca yıldır hiç bir değişim geçirmeden var olan yusufçukların en iyi helikopterlerden bile daha iyi manevra yapabildiklerini düşünmezler.

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan
bir kavim için ayetler vardır.

(Casiye Suresi, 4)


18. Sözler 75, Haşiye 1

19. Sözler 75

20. Richard Dawkins, The Extended Phenotype, Oxford University Press, 1999, s. 40

21. Mektubat, 56-57