Darwinizm, Vahşeti Kendince Meşru Gören Bireyler Yetiştirir

Komünizm de faşizm de insanlk düşmandr. Yakp ykmay, insanlara korku, endişe, elem, dehşet yaşatmay, kendi ülkesinin askerine, polisine saldrmay, masumları göz kırpmadan öldürmeyi emreder. Hem faşist hem de komünist rejim ve örgütlere ortak bir psikoloji hakimdir: Bu sistemde, insani duygular, acıma, insaf etme, vicdan gibi hisler tamamen yok edilir. İnsan toplumları, vahşi hayvanların yaşamak ve beslenmek savaştıkları katliam arenalarına dönüştürülür. Nasıl vahşi bir hayvan besin ve yerleşim yeri elde etmek için kendi türüyle kıyasıya bir çatışmaya girerse, insanların da aynı şekilde “hayvanlar” gibi davranmaları öngörülür. Çünkü Darwin’in dogması, onlara aslında bir hayvan olduklarını ve hayvanlar nasıl yaşam için mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranması gerektiğini öğretmektedir.

P.J. Darlington, bir evrimci olarak, Evolution For Naturalists (Natüralistler İçin Evrim) isimli kitabında vahşetin, evrim teorisinin doğal bir sonucu olduğuna ve hatta bunun meşru görülmesi gerektiğine dair batıl inancını şöyle itiraf eder:

Birinci nokta bencillik ve vahşet içimizdeki doğal bir şeydir, en uzak atamızdan bize miras kalmıştır… O zaman vahşilik insanlar için normaldir; evrimin bir ürünüdür. 34

Bir evrimcinin bu itirafından da anlaşıldığı üzere, Darwin’in evrim teorisini yol gösterici olarak kabul eden ideolojilerin, diğer insanları hayvan olarak algılaması, onlara hayvanlara uygun gördüğü muameleler göstermesi, onlara zulmetmesi kendilerince son derece doğaldır. Çünkü bu kişi, Darwinist ideolojiyi benimseyerek, bir Yaratıcımız olduğunu, kendisinin yeryüzünde bulunuş amacını ve ahirette dünyada yaptıklarından dolayı Allah’ın huzurunda hesap vereceğini unutur. Bunun sonucu olarak da Allah korkusu ortadan kalkan her insan gibi, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen bir bencil, acımasız bir zalim, hatta gözü dönmüş bir katil haline gelir.

darwinizm-vahseti-kendince-mesru-goren-bireyler-yetistirir

Gençlerini Darwinist ve materyalist ideolojiyle yetiştiren bazı Batılı milletler, 150 yıldır “komünist”, “faşist” veya “neo-nazi” diye bilinen saldırgan ve acımasız insanlar üretmektedirler. Sonra da kendi ürettikleri bu suç makinelerinin kan dökmesini, devletine ve milletine düşman olmasını engelleyememektedirler. Bu ülkelerin en büyük hatası, önce Darwinist eğitimle bu suç makinelerini üretmek, sonra da bunları nasıl dizginleyeceklerini düşünerek çaresizce yollar aramaktır.

Oysa yapılması gereken açıktır: Darwinizm ilmi mücadeleyle fikren ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yolu ise Darwinist eğitimden vazgeçmek, insanlara sorumsuz bir hayvan olmadıklarını, Allah’ın yarattığı, ruh sahibi, ahirette yaptıklarından hesap verecek bireyler olduklarını anlatmaktır.

Zararlı ideolojilerin kökeni olan Darwinizm’in fikren çökertilmesiyle, ortada sadece tek bir gerçek kalacaktır. O da, tüm insanları ve kainatı Allah’ın yarattığı gerçeğidir. Bunu anlayan insanlar, samimi olarak din ahlakına yöneleceklerdir. İnsanların din ahlakına yönelmesiyle, yeryüzündeki acılar, sıkıntılar, katliamlar, belalar, adaletsizlikler, yoksulluklar gidecek, aydınlık, ferahlık, zenginlik, bolluk, sağlık, bereket gelecektir. Bunun içinse batıl olan, insanlığa zarar getiren her fikrin, hak olan, insanlığa güzellik getirecek olan fikirle çürütülmesi ve mağlup edilmesi gerekir. Taşa karşılık taş atmak, yumruğa karşı yumrukla cevap vermek, saldırgana karşı saldırgan olmak çözüm değildir. Çözüm, bunları yapanların fikirlerini çökertmek ve yerine koymaları gereken tek doğruyu sabırla ve güzellikle onlara anlatmaktır.

Çatışmaların, anarşinin, terörün, ayaklanmaların, kargaşanın, zulmün, vahşetin, acımasızlığın, mazlumları ezmenin hayatın kaçınılmaz gerçekleri olduğunu düşünenler yanılmaktadır. İnsanlar arasında doğal olan, barışın, huzurun, güvenliğin, kardeşliğin, dostluğun, samimiyetin, hoşgörünün, sevecenliğin, şefkatin, anlayışın, hürmetin hakim olduğu ortamlardır. Bu da ancak Darwinizm’in fikren ortadan kaldırılması ve din ahlakının hakim olmasıyla sağlanabilir.

34. P.J. Darlington, Evolution for Naturalists, 1980, s. 243-244