Koaservat

Evrimin önde gelen savunucularından Alexander I. Oparin, koaservatı, “sıvı ile çevrili bir ortamda protein ya da proteine benzeyen moleküllerin biraraya gelerek oluşturdukları kümeler35olarak tanımlar. Evrimciler bir dönem koaservatların hücrenin atası olduklarını, proteinlerin de koaservatların evrimleşmeleri sonucunda ortaya çıktıklarını iddia ettiler. Ancak hiçbir tutarlılığı ve bilimsel dayanağı olmayan bu iddia bir müddet sonra evrimci bilim adamları tarafından dahi terk edildi.

En basit yapıda görünen bir canlı dahi kendi varlığını sürdürebilmek için, enerji üreten ve dönüştüren mekanizmalara, ayrıca neslini sürdürebilmek için de kompleks kalıtım mekanizmalarına sahiptir. Koaservatlar ise, tüm bu sistemlerden ve mekanizmalardan yoksun basit molekül topluluklarıdır. En küçük doğal etkenlerle parçalanıp dağılmaya uygun yapıları vardır. Bunların zaman içinde kendi kendilerine bu tür kompleks sistemler geliştirerek canlandıklarını iddia etmek son derece bilim dışı bir iddiadır.

Koaservatların canlılığın temeli olamayacağı evrimci bir kaynakta şöyle yer almaktadır:

Koaservat gibi metabolizmalı damlacıklar elbette canlı sayılamaz. Çünkü kalıtım ve mutasyon gibi iki temel karakteristikten yoksundurlar. Üstelik ilkel hücre, yani Protobiyont öncesi bir oluşum basamağı da sayılamaz. Çünkü bu damlacıklarda kullanılan maddeler bugünün organizmalarından oluşuyor.36

Ne var ki, evrimi ideolojik bir slogan haline getiren çevreler, herhangi bir bilimsel kaygı taşımadan evrimin pek çok terkedilmiş tezi gibi koaservatları da yayınlarında evrimin önemli bir delili gibi sunmaya devam ederler. Amaç her zamanki gibi konu hakkında detaylı bilgi ve araştırma imkanına sahip olmayan kesimleri yanıltarak evrim teorisini zengin bilimsel delillere sahip bir teori gibi lanse edebilmektir.

35. A. I. Oparin, Origin of Life; Canlılar ve Evrim, BAV, 1987, s. 36
36. M. Yılmaz Öner, Canlıların Diyalektiği ve Yeni Evrim Teorisi, s.165

http://harunyahya.org/tr/Evrim-Sozlugu/15966/Koaservat