Bilinen en eski canlı fosilleri, yaklaşık 3.9 milyar yıl önce yaşamış olan bakterilere aittir. Bu nedenle evrimciler, cansız maddelerin kendi kedine, kör tesadüflerin sonucunda ilk olarak tek hücreli bakterileri meydana getirdikleri gibi bir iddia ortaya atmışlardır. Bu masalı destekleyebilmek için de Darwinistler söz konusu ilk bakteriyi kendilerince "basit" olarak nitelendirirler. Onlara göre sözde basit özelliklere sahip olan bu canlı, çeşitli ortam ve şartlardan tesadüfen etkilenmeli ve hep olumlu değişimler yaşamalı, bazı mucizevi özellikleri -örneğin kendi besinini üretmeyi, mayoz bölünürken aniden mitoz çoğalmaya başlamayı- yine tesadüfen öğrenmelidir. Bununla da kalmayıp o şuursuz bakteri düşünmeli, çeşitli kararlar vererek koloniler oluşturmalı, ayrıca diğer bakterilerle biyokimyasal haberleşme yapabilmeli ve nihayetinde de şimdiki kapsamlı canlılığı oluşturmalıdır. Darwinistlerin bu akıl ve mantık dışı iddiası bilimin gelişmediği zamanların cehaleti içinde kabul görmüş ve bilimsel bir gerçek gibi lanse edilmiştir. Ancak 21. yüzyılda bu durum değişmiştir.
Günümüzde bilim dünyasında meydana gelen büyük ilerlemeler, "ilkel ilk bakteri" iddiasını bir anda altüst etmiştir. Çünkü gelişen teknolojinin ışığında yapılan araştırmalar, yeryüzünün bu en küçük canlılarının, Darwinistlerin iddia ettikleri gibi ilkel canlılar olmadığı, çok önemli, kompleks özelliklerinin olduğu ve ancak üstün bir Akıl ve benzersiz bir İlim ile bir anda yaratılmış olabilecekleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bilimin ortaya koyduğu gerçek; tüm canlılar gibi bakterileri de Allah'ın yarattığıdır.
Bakteriler yeryüzündeki yaşam için vazgeçilmezdir
Resimlerde üç tip siyanobakteri görülmektedir. (a: Oscillatoria, b: Nostoc, c: Gleocapsa) Temiz sularda yaşayan bu bakterilerin son derece kompleks bir klorofil sistemi vardır. Neredeyse bitki kloroplastları kadar kompleks olan bu sistem sayesinde siyanobakteriler doğada fotosentez işlemini gerçekleştirmektedirler. Nostoc siyanobakterileri, aynı zamanda nitrojen dönüşümünde de önemli rol oynarlar. |
Gözle görmediğimiz elemanlardan oluşan, hiç durmadan çalışan ve yaşamımıza destek olan bir kimya laboratuvarı, bütün doğayı kaplamıştır. Bu bölümde ele aldığımız, her biri birer Yaratılış mucizesi olan bakteriler de, doğayı laboratuvar olarak kullanan uzman kimyacılardandır. Bakterilerin özelliklerinin büyük bir kısmı halen bilinmemektedir. Çünkü bu canlıların 0,001 mm. civarındaki boyutları, iç yapılarının gerektiği gibi incelenmesini çoğu zaman imkansız kılmaktadır, ancak yine de elde edilen veriler bu canlılardaki sistemleri bize tanıtmaktadır.
Bakteriler, evrimcilerin öne sürdükleri gibi ilkel değil, tam tersine aşamalı bir evrim süreciyle meydana gelemeyeceklerini kanıtlayan kompleks yapılara sahiptirler. Doğada her biri farklı bir özelliğe sahip bakteri türleri bulunmaktadır. Siyanobakteriler ise tüm bu farklı özellikleri tek başına taşıyan dünyanın en kompleks bakteri grubunu oluşturmaktadır. Ancak bu tarifin siyanobakterinin sahip olduğu özellikleri ve gerçekleştirdiği müthiş işlemleri açıklamak için çok eksik kaldığını vurgulamamız gerekir. Siyanobakteriler son derece özel hücre yapılarına ve kompleks hücre içi iletişim sistemlerine sahiptirler.
Siyanobakteriler 3.9 milyar yıl önce de ileri kalitede fotosentez yapabilen, nitrojen fiksasyonu (gaz haliyle kullanılamayan azotun kullanılabilir bileşikler haline gelmesi) gerçekleştiren, bakteri kamçısına (flagella) sahip olmadan süzülmeler şeklinde hareket edebilen, bu hareketi gerçekleştirmek için bir dizi protein kullanan kısacası tam teşeküllü harika canlılardır.
Siyanobakterilerin evrimi yalanlayan muhteşem özellikleri
Mavi-yeşil algler olarak da bilinen siyanobakteriler, enerjilerini fotosentez ile elde eden, bilinen en eski prokaryot yani tek hücreli canlılardır.1 Bu canlılar hücre içindeki işlemler için kullandıkları karbonu atmosferde bulunan karbondioksitten üretebilirler. Aynı zamanda azot gazını molekül halinde sabitleyebilirler, ki bu işlemlerin aynı yerde gerçekleşiyor olması önemle düşünülmesi gereken bir durumdur ve evrimcilerin "ilkel" iddiasını temelinden yıkıma uğratmaktadır.
Nitrojen sabitleme işleminden sorumlu nitrojenaz enzimi oksijene karşı ileri derecede hassastır. Bu nedenle siyanobakteri hücrelerinde, nitrojen sabitleme ve oksijen içeren fotosentez işlemleri aynı anda gerçekleşemez. Bu engelin aşılabilmesi için bazı siyanobakterilerin ipliksi yapıları azot sabitleme işlemini özel bir hücre çeşidi olan heterosistler ile sınırlandırırlar.
Heterosist hücreler kendilerine özgü yapılarıyla, birbiriyle uyumlu olmayan iki işlemin siyanobakteriler tarafından yerine getirilmesini sağlar.
Oksijenin girişini kısıtlamak amacıyla heterosist hücreler, glikolipid ve koruyucu homojen bir tabaka olarak polisakarid içeren özel bir kılıf ile kaplanmışlardır. Su geçirmez zincirlerin birbirleriyle etkileşimi yoluyla 4 nanometre genişliğinde bir tabaka oluşur ve bu şekilde gazlar ile çözünmüş maddelerin geçirgenliği kısıtlanmış olur. Heterosistlerde iki katmanlı lipidden meydana gelen dört ayrı zar bulunur ve bunların yapısı ile birlikte işlevleri de farklıdır.
Böylece bir arada gerçekleşmemesi gereken fotosentez yoluyla karbondioksit sabitlenmesi ve oksijen bulunmayan ortamda azot sabitlenmesi görevleri birbirinden ayrılmış ve siyanobakteriler görevlerini yerine getirmiş olur.
Evrimciler için bir açmaz: Siyanobakteri fosilleri
Avustralya Apex Chert bölgesindeki kaya katmanları incelendiğinde yaşları 3.9 milyar yıla kadar ulaşan siyanobakteri fosillerine, yani stromatolitlere ulaşırız.
Stromatolit, siyanobakteri gibi mikroorganizmaların kalıntılarının, tortularla bir araya gelip yapışması, birikmesi ve donması ile sığ sularda oluşur. Prekambriyen döneminde oluşmaya başlayan stromatolitler, deniz suyu aracılığıyla taşınan kalsiyum karbonat (kireç taşı) parçacıklarının, mavi-yeşil alglerin oluşturduğu ipliksi yığınlar üzerinde tutunarak oluşturduğu genişleme eğilimli, katmanlı yapılardır.2 Bu yapılar zengin klorofil içeriğine sahiptir. Jeolojik devirler boyunca deniz yüzeyinin hemen altında çeşitli büyüklüklerde küre ya da kubbe şeklinde yapılar meydana getirmişlerdir.
Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için oksijen ve karbondioksite ihtiyaç duydukları gibi büyüyebilmek için de azota (N2) ihtiyaç duyarlar. Azot, canlı vücudunda özellikle nükleik asitlerin, proteinlerin ve vitaminlerin yapısında temel taşlarından birini teşkil eder. Atmosferin de yaklaşık %78'i azot gazından oluşur. Ancak canlılar havadaki bu azotu, ihtiyaçları olmasına rağmen olduğu gibi bünyelerine alamazlar. Bu gazın bir şekilde canlıların kullanabileceği hale dönüştürülmesi ve tükenmemesi için bir döngü şeklinde atmosfere geri dönmesi gerekmektedir. Bu gereksinim ise yine mikroskobik bakteriler tarafından karşılanır. Azotu, yani nitrojeni, havadan ilk olarak alması gereken canlılar bitkilerdir. Bitkiler azotu gaz şeklinde kullanamazlar. Azot, nitrit bakterileri tarafından nitrite, nitrit ise nitrat bakterileri tarafından nitratlara dönüştürülerek bitkiler tarafından kullanılabilir hale getirilir. Evrimcilerin basit olarak nitelendirdiği bakteriler azot döngüsünü gerçekleştirirken, fotosentezde olduğu gibi, canlı bir kimya laboratuvarı olarak çalışırlar ve kimya bilimine yakın olmayanların anlamasının dahi mümkün olmadığı kompleks kimyasal reaksiyonları ilk yaratıldıkları günden itibaren hiç durmadan gerçekleştirirler. |
|
Avustralya'nın Apex havzasında 3.9 milyar yıllık dünyanın en yaşlı mikroorganizma fosilleri bulunmuştur. Üstte ve sol yandaki bu siyanobakteri fosilleri Apex bölgesinde çıkarılmıştır ve 3.5 milyar yaşındadır. |
Yukarıdaki resimde görülen ipliksi yapıdaki siyanobakterilerde her on hücreden biri heterosist olarak adlandırılır ve azot sabitleme görevini bu oksijenden tamamen yalıtılmış hücreler yerine getirir. |
İnsanlar ve hayvanlar Güneş'in enerjisini doğrudan kullanabilecek bir mekanizmaya sahip değildirler. Bu enerjiyi, ancak yeşil bitki ve mikroorganizmaların gerçekleştirdiği fotosentez işlemi sonucunda sentezlenmiş şekilde elde edebilirler. Atmosferdeki oksijenin yarısından fazlasını fotosentez yapan siyanobakteri türleri üretir. Bu canlıların Güneş ışığı ile meydana getirdikleri enerji, basit şekerler şeklinde depolanır. Oluşan bu şeker, yeryüzündeki canlı organizmaların hayatta kalabilmeleri ve büyüyebilmeleri için gerekli olan biyokimyasal reaksiyonlar ve aynı zamanda solunum için gereklidir. |
Harika mikro canlı siyanobakterinin, evrim teorisinin canlıların tesadüfler sonucu meydana geldikleri iddiasını çökerten özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
Stromatolitlerin fosil kaydı son derece zengindir ve dört milyar yıldan beri yeryüzünün farklı ortamlarında bulundukları görülmektedir. Avusturalya'da bulunan Shark Bay'de, 1956 yılında keşfedilmişlerdir. Aynı zamanda, Bahamalar, Hint Okyanusu, Afrika ve Amerika Birleşik Devletleri'nde de bulunmaktadırlar. Stromatolitlerde, her metre karede 3 milyar bakteri nüfusu bulunur. Bunlar tortullar ve organik maddeler ile birleşerek zaman içinde kendi boyutlarının 10 milyon katı büyüklüğünde, 1,5 metre yüksekliğe varan yapılar inşa ederler. Çok yavaş büyüdükleri için 1 metre yüksekliğindeki bir stromatolit yaklaşık 2000 yıl yaşındadır.8 |
Yandaki resimde, siyanobakterilerde bulunan altıgen ve simetrik "S Tabakası"nın yukarıdan ve yandan görünüşü yer alıyor. Evrim teorisinin, bu canlıların yapılarındaki son derece estetik görünüme ve simetriye verebilecekleri anlamlı bir cevap yoktur. Tesadüflerin, bu simetriyi ve kusursuz düzeni meydana getirmeleri imkansızdır. Bu en küçük canlılardaki kusursuzluk üstün bir Yaratıcı olan Yüce Rabbimiz Allah'ın yaratmasını açıkça göstermektedir. |
Harika mikro canlı siyanobakterinin devasa faaliyetleri:
◉ Siyanobakteriler dünyanın yıllık oksijen miktarının %30'unu tek başlarına üretirler3; bu sayı dünyadaki tüm yeşil bitkilerin ürettikleri miktara eşdeğerdir.
◉ Bu bakterilerin boyutları çok küçüktür, ama miktarları oldukça fazladır. Bir litre suda sayıları 100'den fazladır ve okyanusun verimliliğinin %10-20 kadarını oluştururlar. Görünmemelerine rağmen, yeryüzünün çok geniş bir bölümüne hakimdirler.
◉ Bu bakteri türü fotosentez, azot fiksasyonu (azotun canlılar tarafından kullanılır hale gelmesi için gereken işlem) ve solunum gibi birbirinden farklı işlemleri tek bir hücre içerisinde yapabilmektedir. Bu ise yukarıda anlattığımız eşsiz bir hücre zarı sistemi gerektirir. Örneğin bakterinin azotu sabitlemek için oksijensiz, diğer tüm işlemler için oksijenli ortama ihtiyacı vardır, bunların her biri farklı zar sistemleri gerektirir. Bu yapısı siyanobakterileri, bakteriler aleminin en kompleks üyelerinden biri yapmaktadır.4
◉ 1980 yılında siyanobakterilerin Sirkadian saatine sahip oldukları gözlemlenmiştir.5 Sirkadian saati, çok hücreli canlılarda da görülen, vücudun kendini dış ortama göre otomatik bir şekilde ayarlamasıdır. Siyanobakterilerin, günün 12 saati oksijeni hücre içine alarak fotosentez ve solunum, diğer 12 saatte ise azot fiksasyonu yaptıkları gözlemlenmiştir.
◉ Siyanobakteriler su içinde flagellaları (bakteri kamçısı) olmadan hareket edebilmektedirler. Bu canlıların herhangi bir uzuvları olmadan hareket edebilmelerinin sırrı, 20 yılı aşkın süredir devam eden araştırmalara rağmen hala açıklığa kavuşturulamamıştır. En dış hücre katmanını oluşturan "S Tabaka" isimli altıgen tabaka, 3 boyutlu ve simetriktir. Bu tabakanın hücre hareketinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Zira simetriyi oluşturan "swm6" isimli gen herhangi bir mutasyona uğratıldığında hücrenin hareket edemediği gözlemlenmiştir.6
◉ Antikanser, antivirüs ve UV koruyucu maddeler üretebilen siyanobakteriler, bu özellikleriyle insanlık için faydalı genetik çalışmalarda kullanılmaktadır. Örneğin, Nostoc ellipsosporum türü siyanobakterinin ürettiği Cyanovirin-N adlı antiviral protein, HIV virüsünü etkisiz hale getirmektedir. Bu protein, HIV virüsünün hücrelere tutunmasını sağlayan oligosakkarit yapılarına bağlanabilme özelliğine sahiptir. Bununla ilgili çalışmalar halen geliştirilmeye devam etmektedir.7
Bakteriler sadece denizlerde ya da su kaynaklarında değil, insan vücudundan yer altındaki bir termite hatta bir bitkinin kök tüylerine kadar tüm canlılıkta etkendirler. Bu canlılar, yeryüzünün her yanına yayılmışlardır ve üstlendikleri görevleri milyarlarca yıldır aynı kusursuzlukla yerine getirmektedirler. Bütün bunlar elbette tek bir gerçeğe işaret eder: Yaratılış. Evrim teorisini savunanlar da, aslında bu canlıların basit bir yapılarının olmadığını çok iyi bilirler. Bu nedenle, söz konusu mükemmel canlıların özelliklerini, sahip oldukları mekanizmaları açıklamaya çalışırken sürekli olarak bir çıkmaz ve tereddüt içindedirler. İşte evrim, mikroskobik bir canlının varlığını açıklamaktan dahi aciz olan bilim dışı bir teoridir. 21. yüzyılın gelişen bilim ve teknolojisi, elektron mikroskobu altında, evrim teorisi yalanını bir kez daha ortaya çıkaran yepyeni bir alemi tanıtmıştır. Darwinistlerin yeryüzündeki canlılık ile ilgili gittikçe uzayan soru zincirine böylelikle bir yenisi daha eklenmiştir. Yapılan her araştırma, elde edilen her bulgu, bu canlılarda karşılaştığımız her özellik, Allah'ın gözle görülmeyen bir canlıda nasıl kusursuz bir sanat meydana getirdiğini keşfedebilmek ve bunu takdir edebilmek için bir yol olacaktır. |
Bakteri tabakaları tortullar nedeniyle zamanla matlaşırlar ve güneş ışığına ulaşmak için yukarı doğru hareket ederler, resimde görüldüğü şekilde katman üstüne katman eklenir ve kuleler meydana getirirler. Avustralya'nın Pilbara bölgesindeki bu stromatolit fosilleri Prekambriyen dönemine aittir. Açıkça görülebilen gri kıvrımlı katmanlar, stromatolitin yukarı doğru büyüyerek şekillendiğini göstermektedir. |
Bu sayfadaki stromatolitler 4000 yıldır Avustralya'nın Köpek balığı körfezindeki (Shark Bay) Hamelin Pool havzasında yaşamlarını sürdürmektedirler. Avustralya'nın diğer bazı bölgelerinde ise 3.9 milyar yaşında olan stromatolit fosilleri vardır. Bu 3.9 milyar yaşındaki stromatolit fosilleriyle günümüzde halen yaşayanlar arasında hiçbir fark yoktur. Bu organizmalar hiçbir evrim geçirmemiştir. |
Stromatolit Fosili
Dönem: Prekambriyen dönemi |
Fosil kayıtlarındaki bilinen en eski makrofosillerden biri olan bu stromatolit örneği Amerika'nın Michigan bölgesinden çıkarılmıştır. Yaklaşık 2.4 milyar yıllık bu stromatolit fosili, yeryüzünün bilinen en yaşlı mikro canlıları olan siyanobakteri kolonilerine aittir. Stromatolitlerin incelenmesiyle milyarlarca yıl öncesine ışık tutulmuş ve dönemin iklimi, jeolojisi, canlı çeşitliliği ve coğrafyasına ilişkin veriler elde edilmiştir. Kalsiyum karbonat (kireçtaşı) büyüyen bakteri lifleri üzerinde biriktikçe zamanla katmanlar oluşturur. Bakterilerin çevrelerindeki sudan karbondioksit kullanarak fotosentez yapmaları bu birikimi başlatır. Suda çökelen tanecikler ile birlikte mineraller bakteri kolonilerini saran yapışkan sıvı içinde tutsak kalırlar ve tortul madde içerisinde yukarıya doğru büyümeye devam ederek, sürekli yeni bir tabaka meydana getirirler. Bu süreç defalarca tekrarlanır ve tortul katmanları oluşur. Bu oluşum günümüzde hala devam etmektedir. 3,9 milyar yıl kadar öncesine giden fosilleşmiş stromatolitlere tüm kıtaların tortul kayalarında rastlamak mümkündür. |
Stromatolit Fosili
Dönem: Prekambriyen dönemi |
Bu fosil, ABD'nin Michigan bölgesinden çıkarılmıştır ve yeryüzünde hayatın ilk belirdiği zamana ait olan stromatolitik materyallerin mermere benzeyen bir örneğidir. Mermer, kireçtaşının başkalaşım geçirmiş halidir. Göze hoş gelen yeşil renk, kireçtaşında yüksek miktarda magnezyum bulunduğunda meydana gelen serpantin dolayısıyla oluşur. 9 Fosil stromatolitler, bilinen en eski canlı organizmalar olan siyanobakterilere ait kolonilerdir. Kaya katmanları arasında fosilleşmiş olarak görülen, milyarlarca yıl önce yaşamış olan bu bakteriler, son derece kompleks yapılarıyla oksijen üretebilen canlılardır. Gözle görülmeyen bu canlıların mikro bedenlerinde gerçekleştirdikleri işlemler günümüz teknolojisinin yanına bile yaklaşamayacağı mükemmellikte bir yapı sergiler. Darwinistlerin sözde "ilkel ilk canlılar" olduğunu iddia ettikleri siyanobakteriler güneş ışığı kullanarak fotosentez yaparlar ve suyu, oksijen molekülleri ile proton ve elektrona dönüştürürler. Fotosentez için kullandıkları tilakoid adındaki yapılar hücre zarı içindeki kıvrımlarda yer alır. Tilakoidlerin zarında, fikobilizom denilen, fotosistemler için ışık toplama görevi yapan özel antenler mevcuttur. Böyle bir yapının "ilkel" olmadığı açıktır. Gerek yapısı gerekse gerçekleştirdiği işlemlere bakıldığında, varlığı 3.9 milyar yıl öncesine uzanan bu canlıların ilk yaratıldıkları andan itibaren son derece kompleks oldukları, ilkel canlılar olmadıkları görülmektedir. |
Stromatolit Fosili
Dönem: Prekambriyen dönemi |
Prekambriyen dönemine ait bu 2.4 milyar yaşındaki stromatolit fosili göz alıcı renklere ve desenlere sahiptir. Tiger iron (kaplan gözü) adı verilen bu türün kırmızı rengi, jasporal ve siyah hematitten (demir minerali) oluşur. İnişli çıkışlı ve kontrastlı renk bantları ve adeta cilalı olan yapısı çekici bir motif oluşturur. Genellikle mücevher yapımında ve süslemelerde kullanılır. Kaplan gözü, temelde silikon dioksitten oluşur ve demir oksit ile renklenmiştir. 10 Siyanobakterilerin hareket mekanizması da son derece detaylı ve benzersiz işlemler içerir. Siyanobakteriler gündüzleri fotosentez için yüzeye yakın durur, geceleri ise dibe batarak besin maddelerini toplarlar. Bunun için gaz vakuollerini (boşluklarını) kullanırlar ve sudaki konumlarını bu şekilde sürekli değiştirirler. Diğer bakterilerin aksine siyanobakteriler hareket etmek için, yavaş bir kayma hareketi yaparlar; fakat kamçıları olmadığı için bakterinin bu hareketinin mekanizması hala tam olarak anlaşılmış değildir. Hücrenin yer değiştirmesini sağlayan yavaş kayma hareketi için de kompleks proteinler görev yapar, fakat bu "motorun" yapısı ve bileşenlerinin nasıl çalıştığı henüz bilinmemektedir. Milyarlarca yıldır bu mekanizma aynı şekilde kalmıştır, hiç bir değişim geçirmemiştir. |
Dipnotlar
1- http://www.newworldencyclopedia.org/entry/Cyanobacteria
2- http://www.fossilmuseum.net/Tree_of_Life/Stromatolites.htm
3- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy. 217
4- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy. 271
5- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy.200
6- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy.273-275
7- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy.166
8- "Stromatolites", David L. Alles, Western Washington University, http://fire.biol.wwu.edu/trent/alles/Stromatolites.pdf
9- http://www.fossilmall.com/EDCOPE_Enterprises/stromatolite/str91/Stromatolites91.htm
http://www.fossilmuseum.net/Fossil_Galleries/StromatolitesAmerica.htm
10- http://www.indiana9fossils.com/Stromatolite/MichiganBandedIron.htm